ÇOCUK HASTALIKLARI |
Difteri
Difteri, salya ve tükürük gibi salyalarla temas edilmesi veya bu mikropla kirlenmiş maddelerin (oyuncak vb. ) ağıza götürülmesiyle ve solunum yoluyla bulaşmaktadır. Difteri mikrobu çok güçlü bir zehir salgılayarak burunda ve boğazda solunumu engelleyici bir enfeksiyona, kalp yetmezliğine, sinir sisteminde hasarlara neden olabilir. Hastalanan her on kişiden birisi maalesef her türlü tedaviye rağmen hayatını kaybetmektedir.
Boğmaca
Boğmaca tüm yaşlarda ve hatta erişkinlerde bile ortaya çıkabilen,nefes almayı engelleyecek biçimde öksürük nöbetlerine neden olan bir hastalıktır. Bu öksürük nöbetleri 6-12 hafta arasında sürmekte ve bu nöbetlerin ardından birçok çocukta kilo kayıplarına bile neden olabilen kusmalar görülmektedir. Ayrıca, boğmaca 1 yaş altındaki çocuklarda daha sık olmak üzere zatürreeye,beyin ve göz içi kanamalarına ve ölümlere neden olabilmektedir.
Tetanoz
Tetanoz mikrobu, genellikle toprakta yaşayan, vücuda çok küçük yara ve kesiklerden dahi girebilen bir mikroptur. Mikrop salgıladığı "tetanoz zehri" ile omuriliğe ve sinir sistemine zarar vermekte ve gelişmiş tüm tedavi olanaklarına rağmen hala 10 hastadan 6'sının ölümüne yol açmaktadır. Oksijensiz ortamda yaşayan bu mikrop paslı çivi, bıçak gibi maddelerin yanı sıra cam kesiği, hayvan pisliği ve açık yaraların toprakla temas etmesi ve sonucunda insanlara bulaşmaktadır.
Tetanoz hastalığı en sık yaşamın birinci ayının bitiminden önce görülmekte ve "yeni doğan tetanozu" adını almaktadır. Yeni doğan bebekler, tetanoz mikrobuyla ya sağlıksız şartlardaki doğum esnasında yada doğum sonrası göbek bağının steril olmayan koşullarda kesilmesi nedeniyle karşılaşmaktadır. Doğum sonrasında göbek kordonunun mikropla temas etmiş bıçak, jilet ve hatta cam ile kesilmesi sonucunda bebeğe bulaşmakta ve kana karışan mikroplar yoluyla hastalık ortaya çıkmaktadır. Bu bebeklerin hemen hepsi her türlü tedaviye rağmen daha yaşamın ilk günlerinde ölmektedirler.
Tetanoz hastalığının bebeklerdeki en önemli üç belirtisi; emme güçlüğü kasılmalar ve teskin edilemeyen ağlamadır. Bebekleri yeni doğan tetanosundan korumak için, anne adaylarının gebeliklerinin 3. ayından sonra mutlaka tetanoz aşısı olmaları gerekmektedir. Tetanoz aşısı hem anneyi hem de bebeği koruyacağı gibi ne anne nede doğacak bebeğine karşı zararlı bir etkisi olmaz. İster hastanede, ister farklı bir ortam ve koşulda doğum yapılacak olsun tüm anne adaylarının aşılanması gereklidir. Bu uygulama devletimizin sağlık politikasıdır.
Difteri, boğmaca ve tetanoz aşısı (3'lü karma aşı)Karma aşılar, çocukları difteri, boğmaca ve tetanoz hastalıklarına karşı korumak için uygulanmaktadır. Yeni doğan bir bebek, yaşamını ikinci ayından itibaren 1-2 ay arayla 3 kez aşılanmalı ve ardından 18. ayda bir hatırlatma dozu yapılmalıdır. 3lü karma aşının tekrar dozu 4-6 yaş arasında, Çocuk Felci aşısıyla birlikte uygulanmalıdır. İlkokul 1. sınıfında ise boğmaca çıkarılarak, sadece difteri-tetanoz karma aşısı yapılmalıdır. (Bu dönemde ayrıca verem, çocuk felci aşıları uygulanmalıdır. Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşısının 2.dozu 4-6 yaş arasında uygulanmadıysa bu dönemde uygulanabilir.) Gelişen bilim ve teknoloji,çok sayıda hastalığa karşı tek enjeksiyon ile koruma sağlamaya yönelik yeni aşıları geliştirme çabasındadır.
Günümüzde difteri, boğmaca ve tetanoz aşılarına çocuk felci ve hib menenjit aşısı eklenerek oluşturulan ilk beşli aşı sanofi pasteur tarafından geliştirilerek kullanıma sunulmuştur. Bu aşı ilerdeki bölümlerimizde ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Aşı kola ya da bacağın ön kısmına adale içi yolla ya da cilt altına uygulanmaktadır.
ÇOCUK FELCİ (POLIOMIYELIT)
Çocuk felci hastalığının nedeni, polio virüsü denilen bir mikroptur. Çevre koşularının kötü olduğu yerlerde suların, besinlerin mikroplu dışkı ile kirlenmesi ve kalabalık ortamlarda havaya yayılan mikropların solunmasıyla bulaşır. Hastalığa yakalanan çocuklarda hafif ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, bulantı -kusma gibi her hastalıkta görülebilecek ortak bulgular mevcuttur. Bazı çocuklarda hastalık bu bulgularla sınırlı kalırken , bazılarında ise kalıcı felçler meydana gelmektedir. Felçler çok tipik olarak yumuşaktır. Yani kaslar sert ve kasılmış durumda değildir. Felçler genel olarak, çocuğun kendini ayağa kaldırmasında ve yürümesinde güçlük şeklinde ilk bulgularını verir. Çoğu hastada felç olan bacak ya da kolda duyu kaybı yoktur. İğne batırıldığında bunu hissederler. Bir yaşından büyük yaş grubundaki hassas çocuklar ve yetişkinler mikrobu kaptıklarında felç gelişmesi açısından daha büyük risk altındadırlar. Felç gelişen hastalarda ölüm oranı %2 ile % 20 arasında değişmekte ancak beyindeki solunum merkezinin etkilenmesiyle bu oran % 40'a kadar çıkabilmektedir.
Çocuk felci hastalığının çiçek hastalığında olduğu gibi ülkemizde ve tüm dünyada kökünün kazınması için yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Tedavisi bulunmayan , kalıcı sakatlıklar ve ölümlere neden olan bu hastalığın kökünün kazınması , ancak aşılanma ile mümkündür. Hem bu açıdan hem de virüsün çevremizde yaygın olarak bulunması nedeniyle çocuk felci aşılamasının önemi oldukça artmaktadır.
Çocuk felci aşılarıGünümüzde çocuk felci hastalığına karşı kullanılan iki farklı aşı vardır. İnaktive çocuk felci aşısı (enjeksiyon şeklinde uygulanır ) ve oral çocuk felci aşısı (ağızdan damla şeklinde verilir. ) inaktive çocuk felci aşısı ölü aşıdır. Son derece güvenli ve etkin olması en önemli özelliğidir. Yaşamın ikinci ayından başlayarak 1- 2 ay arayla toplam 3 doz enjeksiyon şeklinde uygulanır. Bebek 18 aylık olduğunda bir hatırlatma dozu daha yapılmalıdır.
İnaktive çocuk felci aşısı sanofi pasteur tarafından geliştirilen beşli aşı içerisinde difteri, tetanoz, boğmaca ve hib aşıları birlikte bulunmaktadır. Başta sanayileşmiş ülkeler olmak üzere bir çok ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Çocuk felcine karşı bireysel korunmanın sağlanmasında vazgeçilmez bir aşıdır.
Canlı bir aşı olan oral çocuk felci aşısı ağızdan damla şeklinde verilerek uygulanmaktadır. Oldukça etkin bir aşı olmakla birlikte aşının verilmesi sırasında çocuğun kusması ya da tükürmesi gibi durumlardan olumsuz etkilenebilmektedir. Aşı uygulanması esnasında ishali olan bebeklere bir ay sonra bir doz aşının daha uygulanması tavsiye edilmektedir. Çocuk felcine karşı toplumsal korunmanın sağlanmasında önemi vardır.
İnaktive ve oral çocuk felci aşılarının birlikte kullanımıYapılan çalışmalar, bu hastalığa karşı en iyi korunmanın inaktive ve oral çocuk felci aşılarının ardışık kullanılması ile sağlanabileceğini göstermektedir. Ardışık kullanım önce inaktive, ardından oral olmak üzere çocuğa farklı zamanlarda her iki aşının da verilmesi prensibine dayanır. Birçok ülkede tercih edilen bu uygulama; aşılamaya 2,4,6 ya da 2,3,4. Aylarda beşli aşı ile başlanan çocuklara 18. Aydaki hatırlatıcı dozun ağızdan oral aşı şeklinde verilmesi ile gerçekleştirilmektedir. İnaktive ve oral çocuk felci aşılarını ardışık kullanmanın sağladığı en büyük avantaj, beşli aşıların içinde bulunan inaktive aşı ile önce bireysel korunmanın sağlanması, daha sonra oral aşı ile toplumsal korunmanın sağlanmasıdır. Böylece çocuk felci hastalığına karşı hem bireyde hem de toplumda çok güçlü ve kalıcı bir bağışıklama sağlanması mümkün olur. Çocuk felci aşılarının her iki çeşidi de difteri, tetanoz, boğmaca ve diğer çocukluk aşıları ile birlikte ve aynı gün uygulanabilir. Aşı uygulanmasından sonra annelerin bebeklerini emzirmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Aşıdan hemen sonra dahi bebeğe mama,süt ve diğer besinler verilebilir,herhangi bir süre kısıtlaması yoktur.
HEMOFILUS INFLUENZA TİP B (HİB)
Hib (hemofilus influenza tip b ) 5 yaş altındaki çocuklarda sık görülen ve başta menenjit olmak üzere ölümle sonuçlanabilen birçok ağır hastalığa neden olan bir bakteridir. Hib kaynaklı enfeksiyonlar, 5 yaş altındaki her çocuk için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır, çünkü;
Özellikle 2 yaş altındaki bebeklerde vücudun kendini enfeksiyonlardan koruyan bağışıklık sistemi tam olarak gelişmemiştir. Bu nedenle çocuklar aşılanarak korunma altına alınmalıdır.
5 yaş altındaki çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık nedeni Hib' dir.
Hib nasıl bulaşır, nasıl yayılır?
5 yaş altındaki her 100 çocuktan 5'i Hib bakterisini taşımaktadır. Hib enfeksiyonlarına yakalanan ya da sadece taşıyıcı olan çocukların solunum yollarında ve tükürüklerinde bol miktarda bulunan bakteriler öksürük, aksırık gibi yollarla dış ortama atılırlar. Sağlıklı çocukların ortamda bulunan Hib bakterilerini soluması ile hastalık damlacık enfeksiyonu şeklinde kolayca bulaşır. Özellikle kreş ve ana okullarındaki çocuklarda Hib enfeksiyonuna yakalanma riski daha fazladır.
Hib nasıl hastalık yapar?
Damlacık enfeksiyonu ile alınan Hib bakterileri, çocukların boğazında çoğaldıktan sonra kan dolaşımına geçerek farklı organlara yayılabilir ve yerleştiği organ veya bölgede hastalık yapar. Örneğin Hib beyin zarlarında yerleşirse menenjite, akciğerlerde zatürreye ya da kulakta orta kulak iltihabına neden olur.
Hib hangi hastalıklara neden olur?
Hib, başta menenjit olmak üzere zatürre, kas ve eklem iltihabı, orta kulak iltihabı, sinüzit, yutak iltihabı gibi çeşitli enfeksiyon hastalıklarından sorumlu olabilmektedir. Hib enfeksiyonları aşı ile önlenebilir hastalıklardır.
Hib menenjit
Beyin ve omuriliği çevreleyen ve koruyan zarların iltihabına menenjit adı verilir. Menenjit baş ağrısı, kusma, kabızlık, ense sertliği, kabarık fontanel(bıngıldak), şuur bozuklukları ve yüksek ateş ile seyreden bir hastalıktır. 0-5 yaş arası çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık karşılaşılan etkeni Hib'dir. Erken ve uygun tedaviye rağmen Hib kaynaklı menenjit vakalarının % 20 sinde işitme kaybı(sağırlık), zeka geriliği, felçler ya da epilepsi ( sara) gibi nörolojik komplikasyonlar oluşmakta, %3-8 i ölümle sonuçlanmaktadır. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde daha da artmaktadır. Özellikle yuva, kreş ve anaokuluna giden çocuklarda menenjite yakalanma riski evde bakılan çocuklara oranla en az iki kat daha fazladır. Bu nedenle kalabalık ortamlarda bulunan bebek ve çocukların mutlaka Hib aşısı ile aşılanması gerekmektedir.
Hib aşısıHib aşısı, hemofilus influenza tip b mikrobunun parçalanarak etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanmış olup, çocukları bu mikropla oluşan hastalıklara karşı etkin bir şekilde korumaktadır. Hib aşısı, bebek iki aylık olduktan sonra bir-iki ay arayla 3 doz uygulanmalı ve bebek 18 aylık olunca bir hatırlatma dozu daha yapılmalıdır. 12 aylıktan büyük ( 1 yaşını doldurmuş) bebeklere Hib aşısı tek doz şeklinde uygulanmakta ve etkin bir korunma sağlamaktadır. Hib aşısının yan etkileri hemen hemen yok gibidir. Aşının koruyuculuğu % 99-100'dür. Hib aşısı tek aşı olarak bulunabileceği gibi, sanofi pasteur tarafından geliştirilen beşli aşı içerisinde difteri, tetanoz, boğmaca ve inaktive çocuk felci aşısı ile birlikte beşli aşı formunda üretilmektedir. Sanofi pasteur tarafından üretilmiş olan Hib aşısı yine sanofi pasteur tarafından üretilmiş olan difteri, tetanoz, boğmaca ve inaktive çocuk felci aşısı ile aynı enjektörde karıştırılıp tek enjeksiyon şeklinde uygulanabilir; ancak diğer firmaların Hib aşıları kesinlikle sanofi pasteur'ün difteri, tetanoz, boğmaca ve inaktive çocuk felci aşısı ile aynı enjektörde karıştırılmamalıdır.
5'li karma aşıGünümüzde baş döndürücü bir hızla gelişen bilim ve teknoloji sayesinde tedavisi güç ya da imkansız çeşitli hastalıklardan korunmamızı sağlayacak bir çok yeni aşı insanlığın hizmetine sunulmaktadır. Çocuklarımızın hayatını tehdit eden hastalıklara karşı geliştirilen her yeni aşı yeni bir iğne anl!!!!! gelmektedir. Çok sayıda aşı için defalarca doktora gitmek, defalarca çocuğumuzun canını yakmayı gerekmektedir.
Bu sorunun çözümü ancak çok sayıda aşının tek enjektörde bir araya getirilerek uygulanması ile mümkündür. Fakat çok sayıda aşının küçük bir hacimde etkinlik ve güvenilirliğinden bir şey kaybetmeden birleştirilmesi çok yüksek bir teknoloji gerektirmektedir.
Bilim dünyasındaki hızlı gelişmenin meydana getirdiği bu soruna sanofi pasteur'un yüksek teknolojisi çözüm getirdi. Serum ve aşıda dünya lideri olan sanofi pasteur tarafından yüksek üretim teknolojisi ile üretilen beşli aşı, tam beş hastalığa karşı tek enjektörde koruma sağlamaktadır. Bu aşı ile difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjit başta olmak üzere Hib kaynaklı enfeksiyonlara karşı vücudun farklı bölgelerinden defalarca aşı yapma gereği de ortadan kalkmıştır. Bebekler doğumu izleyen 2,4,6 ya da 2,3,4'üncü aylarda 3 doz olarak aşılanmalı, 18. ayda ek bir hatırlatma dozu uygulanmalıdır. Özel silikon kaplı, ince iğneli enjektörler sayesinde, aşı uygulaması sırasında oluşabilecek ağrı son derece azaltılmaktadır.
KIZAMIK, KIZAMIKÇIK, KABAKULAK
Çocukluk çağının sık görülen ve tahmin edildiğinin aksine ciddi boyutları olan ve bu hastalıklar sonucunda gelişen, zatürre, kalp yetmezliği, görme ve işitme kaybı, kısırlık, beyin iltihapları ve benzeri komplikasyonlar nedeniyle bu hastalıklardan korunma büyük önem taşımaktadır.
Kızamık
Kızamık her yıl dünyada bir milyondan fazla çocuğun ölümüne yol açan çok ciddi bir hastalıktır. Hastalık her yaşta görülmekle birlikte özellikle küçük çocuklarda ağır seyretmekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Hastalık öksürük ve aksırık ile damlacık enfeksiyonu denilen şekilde insandan insana kolayca bulaşmakta ve üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlamaktadır. Kreş,yuva ve okul gibi toplu yaşanan yerlerde bulaşma daha çabuk ve sık olmaktadır. Burun akıntısı,aksırma ve göz kızarması,en sık karşılaşılan ilk belirtileridir. Daha sonra yüksek ateş,öksürük ve vücutta kulak arkasından başlayan kırmızı döküntüler gelişmekte ve bu döküntüler baş ve yüzden ,gövde ve kollara ,oradan sırt ve bacaklara yayılım göstermektedir.
Hastalık sırasında genellikle zatürree,kulak iltihapları ve her iki bin çocuktan birinde ise beyin iltihapları oluşabilmektedir. Hastalığın bu tür yan etkileri etkin ve uygun bir şekilde tedavi edilmezse ölümcül olabilmekte ve sakatlıklara yol açabilmektedir.
Kızamıkçık
Kızamıkçık, damlacık enfeksiyonu yoluyla insandan insana bulaşan ve ateş, boğaz ağrısı ve vücutta bir kaç gün süren deri döküntülerine neden olabilen bir hastalıktır. Hastalık yuva,kreş ve okul gibi kalabalık ortamlarda çok kısa sürede bulaşabilmekte ve çocuklarda genellikle hafif geçirilmektedir.
Hastalık ergenlik çağında ve erişkinlerde daha ağır seyretmektedir. Birçok genç erişkinde ve büyükte kızamıkçık enfeksiyonu sırasında büyük eklemlerde ağrı ve kızarıklıkla seyreden eklem iltihapları görülür. Eklem sorunları kısa sürede geçer ancak nadiren kronikleştiği de olur.
Kızamıkçığın en önemli ve ciddi tablosu hamile bayanların kızamıkçığa yakalanması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Hamileliğin erken dönemlerinde kızamıkçığa yakalanılırsa bebekte körlük,sağırlık,beyin gelişimi bozuklukları ve zeka geriliği ,kalp bozuklukları, hatta düşükler ve ölü doğumlar görülebilir. Bu nedenle tüm kadınların hamile kalmadan önce bir kan testi ile kızamıkçık geçirip geçirmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Eğer hastalık daha önce geçirilmediyse tüm bayanların kızamıkçık aşısı ile aşılanmaları ve 1 ay süreyle hamile kalmamaları tavsiye edilmektedir. Aşılanan kişilerin %98'i bu hastalığa karşı yaşam boyu korunmaktadırlar.
Kabakulak
Kabakulak, damlacık enfeksiyonu ile insandan insana bulaşmakta ve ateş, baş ağrısı, kulak ağrısı şeklinde belirtiler veren ve kulak memesi hizasında yanaklarda tek veya çift taraflı şişliğe neden olan tükürük bezlerinin iltihabıdır.
Hastalık yapan kabakulak virüsü,vücuda girdikten sonra kan yoluyla yayılmakta ve ayrıca pankreasın iltihaplanmasına ,beyin ve omuriliği saran zarların iltihaplanmasına (menenjit) ,erkek ve kadınlarda yumurtalıkları iltihaplanmalarına da neden olabilmekte ve sağırlık,kısırlık gibi kalıcı hasarlara yol açabilmektedir.
Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak aşısı
Hastalık yapan bu üç virüsün zayıflatılması ve hastalık yapıcı etkilerinin ortadan kaldırılması yoluyla geliştirilen üçlü kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı, yıllardır tüm dünyada güvenle kullanılmaktadır.
Bebekler anne karnındayken annenin bu hastalıklara karşı oluşturduğu bağışıklık cisimciklerini (antikorlar) almakta ve bu şekilde yaşamın ilk aylarında doğal olarak korunmaktadırlar. Ancak, anneden geçen bu antikorların yavaş yavaş ortadan kalkması nedeniyle bebeklerde 9. aydan itibaren korunma azalmaya başlamaktadır. Bu nedenle, özellikle Kızamık salgını var ise 9. ayda bir doz kızamık aşısı uygulanabilir. Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı, eğer bebeğe 9. ayda kızamık aşısı yapılmadıysa 12. aydan itibaren uygulanmalıdır. Fakat 9. ayda kızamık aşısı uygulanmışsa kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısının yapılma zamanı 15. ay olmalıdır. Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak aşısının tekrar dozu 4-6 yaş arasında uygulanmalıdır. Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı olan bebeklerde, nadiren aşıdan 5 ile 12 gün sonra hafif ateş ve bazı hafif deri döküntüleri olabilmekte ve bu belirtiler tedaviye gerek kalmadan 1-2 günde kendiliğinden iyileşmektedir. Bu bebeklere doktor tavsiyesiyle bir iki gün süreyle ateş düşürücü şurup ya da fitil verilebilir . Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı, bu hastalıklardan herhangi birini geçirmemiş erişkinlere de uygulanabilir. Aşı yapılacak kişinin örneğin önceden kabakulak geçirmiş olması, bu üçlü karma aşının yapılmasını engelleyici bir neden değildir. Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak karma aşısının hamilelere uygulanmaması gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
|
SATRANÇ OYNA |
ÖDEV KAPAKLARI |
FEN ANİMASYON |
|
|
|
MASALLAR |
HIZLI OKUMA |
SINIF İÇİ OYUNLAR |
|
|
|
ATASÖZLERİ |
MASALLAR |
DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ |
|
|
|
|
|
HEPATİT B
Hepatit b hastalığı karaciğerin iltihabına neden olan viral bir hastalık olup, hastalık bu virüsü taşıyan anneden bebeğe doğum esnasında bulaşabilmekte ve bebekte müzmin hepatit adı verilen karaciğerin iltihaplanmasına, karaciğer yetmezliğine, siroza ve daha sonra karaciğer kanserine yol açmaktadır.
Hepatit b virüsinün daha farklı bulaşma yolları da mevcut olup bunlar, kan ve kan ürünleri yoluyla (hastalığı taşıyan kişiye uygulanan bir iğnenin sağlam kişiye batması ve kan nakli ile) tükürük dahil tüm vücut salgılarıyla ve cinsel ilişki ile de olabilmektedir. Hepatit b hastalığının yayılmasında aile içi geçiş ve kreş, okul gibi toplu yaşanan yerlerde görülen bulaşma oranı önemli bir rol oynamaktadır.
Ülkemizde hepatit b konusunda yapılan araştırmalar sonucunda yaklaşık 3 milyon kişinin bu hastalığı taşıdığı ve her yıl 160. 000 bebeğin bu virüsü taşıyan annelerden doğduğunu ortaya koymaktadır. Bebek, bu virüs ile doğum esnasında göbek kordonu kesilirken temas etmekte ve bu bebeklerin %90'ı kronik(müzmin) taşıyıcı olmaktadırlar.
Hepatit b mikrobu taşıyıcısı olan her yüz bebekten onunun siroz ya da karaciğer kanseri olacağı dikkate alındığında tedavisi olmayan bu hastalığın boyutları korkutucu olmaktadır. Hastalığı taşıyan bireylerin önemli bir bulgu vermemesi bu hastalığın yayılımını kolaylaştırmıştır. Bu nedenle, tüm anne adaylarının hepatit b yönünden bir kan testi yaptırmaları, doğacak bebekleri açısından son derece önemlidir. Bu test sonucunda, anne hepatit b taşıyıcısı çıkarsa bebeğin koruma altına alınması gerekmektedir. Geç kalındığında ise bu hastalığın tedavisi olmadığından yapılabilecek pek fazla bir şey kalmamaktadır.
Anne adayları, hepatit b yönünden taşıyıcı çıkmasa bile, bu hastalığın toplumumuzdaki sıklığı düşünüldüğünde bebek ve diğer aile bireylerinin mutlaka aşılanması gerçeği ortaya çıkmaktadır. Dünya sağlık örgütü, çok ciddi boyutları olan hepatit b hastalığına karşı aşılamayı 1997 yılı başından itibaren tüm ülkelerde zorunlu hale getirmiştir.
Hepatit B aşısıHepatit B virüsü, parçalanarak hastalık yapma kabiliyeti ortadan kaldırılmakta ve etkisiz hale getirilen bu mikrobun bazı bölümleri alınarak hazırlanan aşılar tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Aşının hastalık yapma ihtimali kesinlikle yoktur.
Günümüzde geliştirilen modern aşılar sayesinde bu hastalığa karşı artık % 100'e yakın bir korunma söz konusudur. Hepatit B aşısı bebek doğduğunda başlamak üzere 1 ay ara ile 2. doz ve ikinci dozdan 5 ay sonra 3. doz olmak üzere toplam 3 doz olarak uygulanmaktadır. Bulaşma riskinin yüksek olduğu durumlarda hızlı koruma sağlayabilmek için 1 ay arayla 3 doz ve ilk dozdan bir yıl sonra uygulanan bir hatırlatma dozu şeklinde 4 defa aşı uygulanması da tercih edilebilmektedir.
Bu şema ile oldukça yüksek ve kalıcı bir korunma sağlanmaktadır. Hepatit b aşısı için geçerli olan diğer bir şema ise 1 ay ara ile uygulanan 2 doz ve ilk dozdan 6 ay sonra uygulanan hatırlatma dozu şeklindedir. Aşı adale içerisine ya da cilt altına uygulanabilmekte ve % 100 koruyucu olmaktadır. Hepatit b aşısı ,diğer aşılar ile birlikte aynı anda farklı bölgelerden uygulanabilmektedir.
Taşıyıcı anneden doğan bebeklerin tercihen doğduğu gün ya da ilk üç gün içerisinde mutlaka birinci doz aşıyı alması gerekmektedir. Bu aşı sadece bir çocukluk aşısı olmayıp, hepatit b ile temas etme olasılığı olan herkese, yani taşıyıcı olmayan bebek, çocuk, erişkin, yaşlı tüm bireylere uygulanmalıdır. Aşının hiçbir ciddi yan etkisi yoktur.
HEPATİT A
Hepatit A Nedir?
Hepatit, halk arasında bulaşıcı sarılık adıyla bilinen, karaciğerin harabiyeti ile karakterize bulaşıcı bir hastalıktır. Sarılıkla seyreden karaciğer hastalıklarının virüsler de dahil olmak üzere birçok nedeni vardır. Hepatit A, klinik açıdan belirgin sarılık ile seyreden hepatit olgularının % 20-40’ ını oluşturan yüksek derecede bulaşıcı Hepatit A virüsünün neden olduğu bir hastalıktır.
Hepatit A’ nın belirtileri nelerdir?
Bulaşıcı hastalığın ilk belirtileri ateş, yorgunluk, bulantı, kusma ve diyaredir. Bir veya iki hafta sonra karaciğer büyüyebilir ve sarılık görülebilir. Sarılık en kolay şekilde gözlerin beyaz kısmında fark edilir. Sarılık sırasında idrar koyulaşır ve dışkının rengi açılır. Hepatit A genellikle 3-6 hafta sürer, ancak bazı olgularda altı aya kadar devam eden uzun süreli ya da kötüleşerek tekrarlayan belirtiler olabilir. Hepatit A’ nın klinik belirtileri iki yaşın altındaki çocuklarda fark edilmeyebilir. Hastalık ileri yaşlarda görüldüğünde şiddeti ve ölüm riski artar.
Hastalık nasıl yayılır?
Hepatit A virüsü oral-fekal yolla, kişiler arası temasla ya da virüs bulaşmış su veya besinlerin alınmasıyla bulaşır. Virüs vücuda ağız yoluyla, özellikle yiyecek ve içeceklerle girer.
Hepatit A’ lı olgular hastalanmadan iki hafta önce ve iyileştikten bir hafta sonrasına kadar hastalığı bulaştırırlar. Belirti göstermeden hastalığı geçiren çocuklar da, hastalığın yayılmasında sessiz birer kaynak oluştururlar.
Kimler risk altındadır?
Hepatit A, en sık sağlık koşullarının kötü olduğu aşırı kalabalık ortamlarda yaşayan kişiler arasında görülür, ancak herkes bu hastalığa yakalanabilir ve hastalığı diğer kişilere taşıyabilirler. Dolayısıyla Hepatit A dünya çapında bir problemdir. Salgınlar her yerde oluşabilir. Çocukların hijyenik tedbirleri çok iyi bilmemeleri nedeniyle enfeksiyon en yüksek görülme sıklığına çocuklarda ulaşır. Hepatit A, kreş, anaokulu ve okullarda kolayca yayılır.
Aileme nasıl yardımcı olabilirim?
Hastalıktan korunma, ellerin sık sık yıkanması, kontamine olma olasılığı bulunan besinlerin pişirilmesi, suların kaynatılması gibi primer hijyenik önlemleri içerir. Hijyen ve sağlık kurallarına uyulması, bulaşma riskini azaltabilir, ancak tamamen engelleyemez. Bugün Hepatit A hastalığından tam korunmanın en etkili yolu, aşılanmadır.
Hepatit A’ ya karşı neden aşılanmalıyız?
Hepatit A hastalığını geçirmemiş kişilerin korunması için çok önemli nedenler vardır,
Hepatit A karaciğeri etkileyen yaygın bir hastalıktır.
Hastalık, hijyen ve sağlık koşullarının kötü olduğu ortamlarda kolayca yayılır.
Küçük çocuklar bulaşma açısından daha yüksek risk altındadır.
Hastalığa yakalanan bir erişkin, yaklaşık bir ay süreyle işe gidemez; tam olarak iyileşmesi 6 ayı bulabilir.
Hepatit A’ ya özel bir tedavi yoktur. Vakaların 1/1000’ i ölümcül olabilir.
Aşıların etkinliği ve güvenirliği kanıtlanmıştır.
Aşılanma hızlı ve uzun süreli korunma sağlar.
Sadece hastalığı geçirmiş veya aşılanmış kişiler bağışıktır.
Kimler aşılanmalıdır?
Hastalığın bulaşma riski çocuklarda en yüksek düzeydedir ve bağışık olma olasılıkları en azdır. O nedenle küçük çocuklar aşılanmada öncelikli konumdadır.
Hepatit A açısından risk taşıyan, aşağıdaki gruplarda yer alan erişkinlerin de aşılanması gerekir:
Hepatit A’ nın sık görüldüğü bölgelerde yaşayan bireyler
Kreş, yuva veya okula giden çocukları olan aileler ve bu kuruluşlardaki personel
Gıda işinde çalışanlar
Sağlık çalışanları
Askeri personel
Seyahat edenler
Kronik Hepatit B,C veya diğer kronik karaciğer hastalığı bulunan kişiler
Bakımevlerinde kalan kişiler ve bakıcıları
Aşılanma ne zaman yapılmalıdır?
Aşılama, 1 yaşından itibaren her zaman yapılabilir. Aşılama, 6-12 ay ara ile uygulanmak üzere toplam 2 dozdan oluşmalıdır.
Özellikle küçük çocukları okula veya kreş, yuva, anaokuluna başlamadan önce aşılamak gerekir.
SU ÇİÇEĞİ
Su çiçeği döküntü ile karakterize,ciltte kalıcı sorunlar yaratan ve izler bırakan bulaşıcı viral bir hastalıktır.
Su çiçeği genellikle hafif seyirli bir hastalık olmakla birlikte hem erişkinler hem de çocuklarda aşağıdaki komplikasyonlara yol açabilir :
- Ciltte bozukluk ve izlere yol açan süperenfeksiyonlar ( Özellikle yüzde oluştuğunda rahatsız edici olan kalıcı bozukluk ve izler).
- Hastanede tedavi gerektiren zatürre, ensefalit.
- Bazı vakalarda ölümler.
Su Çiçeği nasıl bulaşır?- İnsandan insana soluma, öksürme ve hapşırma yoluyla.
- Su çiçeği döküntüleri çok bulaşıcı olduğu için hastayla doğrudan temas yoluyla.
- Çocukların kreş, okul, vb. toplu bulundukları ortamlarda bulaşma çok hızlıdır.
Su çiçeği ne zaman bulaşır?
Döküntülerin ortaya çıkışından 2 gün önce ve 4-5 gün sonrasına kadar hastalık bulaşıcı durumdadır. Döküntülerin görülmesinden 2 gün öncesine kadarkarakteristik klinik belirtiler görülmediğinden su çiçeğinin bulaşması kolay ve sinsi bir süreç izler.
Su çiçeğinin belirtileri nelerdir?
Su çiçeği belirtileri, hasta ile temastan 14 ile 16 gün sonra ortaya çıkmaya başlar. Döküntüden 1-2 gün önce baş ağrısı, ateş, karın ağrısıve halsizlik görülür. Kızarıklıklar kafa derisi, yüz ve gövdenin üst kısımlarından başlayıp daha sonra kol ve bacaklara yayılır.
Su çiçeğine karşı korunmanın yolu nedir?
Su çiçeği’ nden korunmanın yolu su çiçeği aşısı olmaktır.Aşılama, çocuk ya da erişkinlerin bu hastalığa karşı korunmasında son derece etkin ve güvenilir bir yoldur.
Su çiçeği aşısı hakkında bilinmesi gerekenler:
Su çiçeği aşısı, etkin bir bağışıklık ve aşılanmış kişilere uzun süreli koruma sağlamaktadır. Güvenilir ve iyi tolere edildiği kanıtlanmış olan bu aşı 12 aylıktan başlamak üzere her yaştaki insana uygulanabilir. 12 ay - 13 yaş arası çocuklarda tek doz olarak uygulanır. 13 yaşından büyük çocuklarda ve erişkinlerde en az 1 ay ara ile 2 doz uygulanmalıdır.
Aşılanmanın avantajları nelerdir?
Hastalığın geçirilmesi engellenerek: Yara izleri, süperenfeksiyon gibi cilt bozuklukları yanında hayati tehlike yaratabilen diğer komplikasyon risklerini ortadan kaldırmak,
Karantina, okula devamsızlık ve işgücü kayıplarını önlemek,
Su çiçeği geçirmemiş çocukları, doğurganlık çağındaki kadınları ya da çocuk sahibi anne ve babaları korumak.
PNÖMONİ (ZATÜRRE)
Pnömokok adlı bir bakteri tarafından oluşturulan zatürre,birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bir hala sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bu mikrop,damlacık enfeksiyonu şeklinde aksırık ve hapşırıkla hasta insanlardan sağlam kişi ve çocuklara bulaşmakta ve öncelikle akciğerlere yerleşmekte ve zatürreeye neden olmaktadır. Hastalık yüksek ateş,öksürük,halsizlik ve solunum yetmezliği oluşturmakta ve bundan da öte vücuda giren mikrobun kan yoluyla yayılması sonucunda menenjite neden olabilmektedir. Etkin tedavi edilemeyen bebekler ve çocuklar bu hastalık nedeniyle hayatlarını kaybedebilmektedir. Özellikle yetişkinlerde görülen menenjitlerin % 60-70 nedeni pnömokok adı verilen bu mikroptur. Son zamanlarda oldukça artan bilinçsiz ve doktor kontrolsüz antibiyotik kullanımı bu mikrobun ilaçlara karşı direncini arttırmış ve sonuçta bir çok antibiyotik bu mikroba karşı etkisiz kalmıştır. Bu nedenle pnömokokların meydana getirdiği zatürre ve mikroba bağlı beyin iltihaplarından korunmada tek ve en güvenilir yol kişilerin aşılanmasıdır.
Pnömokok aşısıPnömokok aşıları, bu hastalığı meydana getiren başlıca mikropların etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanan karma aşılardır. Pnömokok aşıları, konjüge (PCV) ve polisakkarid (PPV) olmak üzere 2 çeşittir. PCV, 2 aylıktan itibaren uygulanabilen ve 2-4-6. aylarda 3 doz ve 12-15. aylar arasında uygulanan tekrar doz olmak üzere toplam 4 doz uygulanmalıdır. PCV aşısı, çocuklarda hastalığa en çok neden olan 7 pnömokok tipine karşı koruma sağlamaktadır. PPV, 2 yaşından itibaren uygulanabilen ve tek doz uygulanması önerilen bir aşıdır. Çocuklarda ve erişkinlerde hastalığa en çok neden olan 23 pnömokok tipine karşı koruma sağlamaktadır, bu tipler % 95 sıklıkla görülen mikrop tipleridir. PPV, özellikle pnömokokların neden olduğu hastalıklara karşı risk altında olan, özellikle dalağı alınmış ya da bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere önerilmektedir.
GRİP
Grip hastalığı genellikle sonbahar ve kış aylarında sıklıkla görülen ancak halkımız tarafından pek önemsenmeyen bir hastalıktır. Damlacık enfeksiyonu yoluyla hasta ve taşıyıcı insanlardan sağlam insanlara bulaşan bu mikrop, çok kısa süre içerisinde akciğerlere yerleşmekte ve ağır tablolara neden olmaktadır.
Yüksek ateş, öksürük, bitkinlik, eklem ve baş ağrıları şeklinde kendisini gösteren bu hastalığın bilinen bir etkin tedavisi yoktur. C vitamini, iyi beslenme ve soğuktan korunmanın hastalık tedavisinde ve korunmasında yeri yoktur. Başta astımlı çocuklar olmak üzere kronik akciğer, kalp, böbrek hastalığı olanlar ile şeker hastası olan çocuk ve erişkinlerin bu hastalıktan mutlaka korunmaları gerekmektedir. Akciğerlerde harabiyete ve vücudun savunma sistemlerinde yetersizliğe neden olan bu virüs, daha sonra vücuda yerleşecek diğer mikroplara zemin hazırlamakta ve hastalar bu nedenle risk altında kalmaktadır. Hastalığın kendisi ya da eklenen diğer fırsatçı mikropları oluşturduğu enfeksiyonlar nedeniyle vücut bitap düşmekte ve başka bir kronik hastalığı olan çocuk ve erişkinler maalesef kaybedilebilmektedir. Hastalığın bir başka özelliği de, hastalanan kişilerin mutlaka kesin yatak istirahatine gereksinim duymaları nedeniyle işe ve okula devamsızlık nedenleri arasında birinci sırayı almasıdır. Tedavisi olmayan bu viral hastalıktan ancak aşı ile korunmak mümkündür. Grip hastalığının tüm topluma yayılmasında en önemli etken olan okul, işyeri, kreş, kışla gibi toplu yaşam yerlerinde bulunan kişilerin mutlaka aşılanması önerilmektedir.
Grip aşısıGrip virüsü kendini sürekli olarak değiştirebilen bir virüstür. Grip virüsü hemen her sene değiştiği için gribe karşı kalıcı bağışıklık gelişemez ve tekrar tekrar grip geçirebiliriz. Sürekli değişen virüs Dünya Sağlık Örgütü tarafından yakından takip edilir ve Dünya Sağlık Örgütü her yıl salgın yapması beklenen virüsleri tespit ederek gelecek yıl hastalık yapacak olan virüslere karşı hazırlanan özel aşıları önermektedir. Aşı her yıl yenilenmekte ve o yıl salgın yapması beklenen grip tiplerini içermektedir. Grip aşılarının çeşitli tipleri vardır. Ancak özellikle çocuklarda hemen hemen hiç bir ciddi yan etkisi olmayan split (ayrıştırılmış-parçalanmış) aşı kullanılmalıdır. Risk altında olan bireylerin ve okul çocuklarının özellikle aşılanması gereklidir. Grip aşısı kullanımında yaş gruplarına göre bazı farklılıklar vardır:
*6ay-3 yaş arası çocuklarda : ilk kez yapılıyorsa : Bir ay ara ile 2 yarım doz uygulanır. Daha önce grip aşısı ile aşılanmış çocuklarda :1 yarım doz yapılır.
*3-9 yaş arası çocuklarda : ilk kez yapılıyorsa :bir ay ara ile 2 tam doz uygulanır. Daha önce grip aşısı ile aşılanmış çocuklarda :1 tam doz yapılır.
*10 yaş üstü erişkin ve çocuklara ilk kez uygulanacaksa bile her yıl tek doz uygulanmaktadır.
VEREM (TÜBERKÜLOZ)
Tüberküloz ya da halk arasında verem (ince hastalık) olarak bilinen ve her yaşta görülen bu hastalığın, ağır ve ciddi sonuçları olabilmektedir. Damlacık enfeksiyonu şeklinde solunum yoluyla giren mikrop, akciğerlere yerleşmekte ve oradan da beyin zarına, kemik iliğine ve lenf bezlerine yayılabilmektedir. Bu durum özellikle çocuklarda ölüme kadar gidebilen çok ağır tablolar oluşturmaktadır. Tedavisinin çok uzun süreli olması ve bir çok ilacın bir arada kullanılmasının gerekliliği ise hastalığın bir başka yönüdür. Verem hastalığı, iyileşme sonrasında bile yaşam boyu süren solunum sistemi bozuklukları, zeka geriliği ve sakatlıklar gibi çok önemli kalıcı hasarlara neden olabilmektedir.
Verem aşısı ( BCG )
Verem aşısı ( BCG ) doğumdan sonra 3. ay içerisinde tek doz şeklinde uygulanmalıdır. Daha sonra, ilkokul 1. ve 5. sınıflar ile Lise 3. sınıflarda BCG aşısı hatırlatma ( rapel ) dozu yapılmalıdır. Aşı omuz bölgesinden cilt içine özel bir iğne ile uygulanmaktadır. Aşı yerinde 2-4 hafta sonra hafif bir yara oluşmakta ve bu yara kendiliğinden iyileşmektedir. Bu durum genellikle tedavi gerektirmemektedir, ancak bir hekimin tavsiyesinin alınmasında fayda vardır |
|