FADALE:
(Ar.) Er. 1.
Faziletli. 2. Rasulullah'a tabi olmuş sahabedendir. Medineli ilk
müslümanlardandır.
Birçok hadis rivayeti mevcuttur.
FADIL:
(Ar.) Er. - (bkz.
Fâzıl).
FADİLE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Fazıl).
FADİME:
(Tür.) Ka. -
(bkz. Fatma).
FADL:
1. İyilik. 2.
Fazilet. 3. Erdemlilik. Fadl b. Abbas b. Abdülmuttalib: Rasulullah'ın
amcası Abbas (r.a.)'ın oğludur.
FAHAMET:
(Ar.) Ka. 1.
Fahimlik, ululuk. 2. İtibar, kıymet, değer.
FAHHAR:
(Ar.) Er. 1. Çok
övünen, kendini çok metheden. 2. Çanak, çömlek, toprak testi. 3.
Saksı.
FAHİM:
(Ar.) Er. 1.
Akıllı, anlayışlı, kavrayışlı.2. Ulu, büyük, sayan.
FAHİME:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Fahim).
FAHİR:
(Ar.) Er. 1.
Övünülecek, iftihar edilecek. 2. Şerefli, kıymetli. 3. Parlak, güzel,
mükemmel.
FAHİRE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Fahir).
FAHREDDİN:
(Ar.) Er. - Dinin
övdüğü, diniyle övünen. Dinin seçkini.
Fahreddin Razi:
(Rey 1149-Horat
1209). Müfessir, kelamcı. Dilbilimci. Fizikçi. Tıpçı.
FAHRİ:
(Ar.) Er. - Bir
karşılık beklemeden yalnızca şeref ve iftihar vesilesi olarak kabul edilen iş.
(İş, sıfat, unvan). Fahri aza, fahri üye; maaşsız, ücretsiz veya müessese için
gurur kaynağı olan kişi.
FAHRİYYE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Fahri). İslami edebiyatla, şairlerin kendi vasıflarından, faziletlerinden ve
şairlik kuvvetlerinden bahsettikleri şiirler. Daha çok kasidelerin bir bölümü bu
şekildedir.
FAHRUNNİSA:
(Ar.) Ka. -
(bkz. Fahir). - Çok
övünen, şanlı, şerefli, onurlu kadın.
FAİK:
(Ar.) Er. 1. Üstün, seçkin, yüksek, ileri. 2.
Mümtaz, manevi olarak üstün olan.
FAİKA:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Faik).
FAİZ:
(Ar.) Er. - Fevz
bulan, muradına ulaşan, başarı kazanan. Kur'an'da müslümanları vasfetme
sadedinde birçok yerde geçmektedir.
FAİZA:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Faiz).
FAKI:
(Tür.) Er. -
Fakih'ten bozma kelime. Anadolu'da okuryazar ve bilgili imam, hoca gibi
kimselere eskiden verilen unvan.
FAKİH:
(Ar.) Er. l. Bir
şey bilen yahut anlayan kimse. 2. Fıkıh ilminde üstad. İslam hukuk
bilgini.
FALİH:
(Ar.) Er. 1.
Felaha eren, başarı kazanan, muradına eren. 2. Toprağı süren, eken.
FARABİ: (t.h.i.)
Er. - 870-950 yıllan arasında yaşamış ve Aristo felsefesinin İslam aleminde
yayılmasına yol açmış Türk filozofudur. Kendisine muallim-i sani (Aristo'dan
sonra 2. üstad) unvanı verilmiştir. Eserlerinin İbn-i Sina üzerinde büyük tesiri
vardır. Kanun dediğimiz çalgının mucididir. Asıl adı "Ebu Nasır
Muhammed'tir.
FARİS:
(Ar.) Er. 1. Atlı
(süvari). 2. Binici, ata binmekte maharetli. 3. Ferasetli, anlayışlı. 4. İran'ın
güneyindeki Şiraz vilayeti.
FARİSE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Faris).
FARUK: (Ar.)
Er. 1. Haklıyı-haksızı ayırmakta güçlü olan. 2. Doğruyu yanlıştan ayıran. 3.
Keskin. - Hz. Ömer'in lakabı; haklıyı haksızdan ayırederek adaleti tam yerine
getirmekte ün kazandığı için "Faruk" kelimesiyle
adlandırılmıştır.
FARÛKİ: (Ar.)
Er. - Hz. Ömer'in nesline yahut adaletine mensup.
FARYAB: (Fars.)
Er. 1. Dere ve ırmak suyu ile sulanan yer. 2. Eski Horasan'da Delh'e yakın bir
şehir.
FATİH: (Ar.)
Er. 1. Fetheden, açan. 2. Bir ülkeyi, şehri veya kaleyi zapteden kimse. 3. Hüküm
veren anlamında, Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarından biridir. A'raf suresi 89. ayet. -
İstanbul'u fetheden yedinci Osmanlı padişahı Sultan Mehmet Han'a bu
fethinden ötürü verilen unvan.
FATİN: (Ar.)
Er. 1. Zeki, anlayışlı. 2. Zihni açık, kavrayışlı. Uyanık.
FATÎNE:
(Ar.) Ka. -
((bkz. Fatin).
FATIMA: (Ar) Ka.
1. Sütten kesilmiş. 2. Kendisi ve zürriyeti cehennemden uzak kılınmış.- Hz.
Peygamber'in Hz. Hatice'den dünyaya gelen en küçük kızının adıdır. Hicretten 18
yıl önce 605'te Mekke'de dünyaya gelmiştir. 632 yılında Medine'de vefat
etmiştir. 18 yaşında iken Hz. Ali ile evlenmiş, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Ümmü
gülsüm ve Hz. Zeyneb adında dört çocuğu vardır. Rasûlullah (s.a.s)'tan sonra 6
ay yaşamıştır. Lakabı Zehra'dır.
FATMAGÜL: (Ar.)
Ka. - (bkz. Fatma).
FATMANUR: (Ar.)
Ka. - (bkz. Fatma).
FAYİH: (Ar.)
Er. - Kendiliğinden dağılan güzel koku.
FAYİHA: (Ar.)
Ka. 1. Çiçek veya meyve kokusu. 2. Güzel kokulu nesne.
FAYSAL: (Ar.)
Er. 1. Keskin hüküm, karar. 2. Halletme, neticelendirme. 3. Keskin kılıç. 4.
Hakim.
FAZIL: (Ar.)
Er. 1. Faziletli, fazilet sahibi. 2. Erdemli, faik, üstün. - (bkz. Faik,
Fadıl).
FAZILA: (Ar.)
Ka. - (bkz. Fazıl).
FAZİLET: (Ar.)
Ka. 1. İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez
istidat, güzel vasıf. 2. Kişiyi, ahlaklı ve iyi hareket etmeye yönelten manevi
kuvvet. 3. İnsanın yaratılışındaki iyilik, iyi huy, erdem. 4. İyi anlak, iffet.
- (bkz. Erdem).
FAZLI:
(Ar.) Er. 1.
Değer, üstünlük, iyilik, fazilet, lütuf. 2. Fazla, ziyade, artık, baki. 3. İki
sayının birbirinden olan farkları. 4. İlim ve irfan sahibi. 5. Âli, cenablık,
ihsan, cömert. 6. Olgunluk.
FAZLULLAH:
(Ar.) Er. -
Allah'ın fazlı, erdemi, lütfü.
FECRİ: (Ar.)
Er. - Sabaha karşı güneş doğmadan önce ufkun gündoğusu tarafından görülen
aydınlığı, tanyerinin ağarması.
FECRİYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Fecri).
FEDAİ:
(Ar.) Er. l.
Canını esirgemeyen, mühim bir maksat uğrunda canını vermeye hazır bulunan. 2.
Allah yoluna başkoymuş.
FEDAKÂR: (Fars) Er. - Birleşik isim. Kendini veya
şahsi menfaatlerini esirgemeyen.
FEDAYİCAN: (a.f.i.)
Er. - Canını vermeye hazır, canını verme.
FEHAMET: (Ar.)
Ka. - (bkz. Fahamet).
FEHİM:
(Ar.) Er. - Zeki,
anlayışlı, pek çok anlayan.
FEHMİ: (Ar.)
Er. - Fehme mensup, fehim ile ilgili (bkz. Fehim).
FEHMİYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Fehmi).
FELAH:
(Ar.) Er. -
Kurtuluş, selamet, mutluluk, bahtiyarlık.
FELAK: (Ar.).
1. Gün ağarması. 2. Kur'an-ı Kerim'in 113. suresinin adı. -Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
FELİN: (Ar.) -
Mantar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
FENER: (Yun.)
Er. - İçinde ışık kaynağı bulunan şeffaf mahfaza.
FERAĞ: (Fars.)
Er. - Serin rüzgar.
FERAH:
(Ar.) Ka. 1.
Gönül açıklığı. 2. Sevinç, scvinme.
FERAHENGİZ: (f.b.i.)
Ka. - Ünlü bir çeşit lale.
FERAHET: (Fars.)
- Şan ve şeref. -Erkek ve kadın adı.
FERAHFEZA: (a.f.i.)
Ka. 1. Ferah artıran. 2. Türk müziğinin mürekkeb makamlarından. 3. Meşhur bir
lale türü.
FERAHNA: (Fars.)
Ka. 1. Bolluk,
genişlik. 2.
Geniş yer.
FERAHNAK:
(a.f.b.s.) Ka. - Sevinçli. - Türk müziğinin mürekkeb makamlarından.
FERAHNAZ: (Fars.)
Ka. - Nazlı kız.
FERAHŞAN:
(a.f.b.s.) Ka. 1. Sevinç veren. 2. Ferah saçan.
FERAMUŞ: (Fars.)
Er. - Unutma,
hatırdan çıkma,
nisyan.
FERASET: (Ar.)
Ka. - Anlayışlılık, çabuk seziş.
FERAY: (Fars.)
Ka. - Aydınlık, parlak ay, canlılık, süs, zinet.
FERDA: (Fars.)
Ka. 1. Yarın. 2. Gelecek zaman, ati. 3. Ahiret, öbür dünya.
FERDANE: (Ar.)
Ka. - Tekli, yalnız.
FERDİ:
(Ar.) Er. -
Fertle ilgili, ferde has, tek başına yapılan.
FERDİYYE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Ferdi).
FEREC:
(Ar.) Er. 1. Gam,
tasa ve sıkıntıdan kurtulma. 2. Zafer.
FERHAD:
(f.h.i.) Er. -
Anadolu Anonimi'nde Ferhad ve Şirin adıyla meşhur olan eski bir hikayenin erkek
kahramanı olup Şirin'in aşıkıdır. - (bkz. Ferhat).
FERHAL: (Fars.) Ka. Kıvırcık ve dolaşık
olmayan uzun saç.
FERHAN: (Ar.) Er. 1. Sevinçli, mesut. 2.
Şen, memnun.
FERHAT: (Ar.) Er. - Sevinç, neşe. (bkz.
Ferhad).
FERHUNDE: (Fars.) Ka. - Mübarek, mesut,
meymenetli, kutlu, uğurlu.
FERİD: (Ar.) Er. - Tek, eşsiz, eşi olmayan,
kıyas kabul etmez, ölçüsüz, üstün. - Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak
kullanılır.
FERİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Ferid). -Kendi
reyiyle hareket eden, kibirli, gururlu kimse.
FERİDUN: (Fars.) Er. 1. Sekizinci gök. 2.
Pişdadilerin 6. padişahı olup Cemşid sülalesinden demirci Gave'nin yardımıyla
Dahhak-ı Mari'yi öldürmüştür. Lakabı Ferruh'tur.
FERİDÜDDİN: (Ar.) Er. - Dinin feridi, tek,
eşsiz, kıyas kabul etmez kimse.
FERİT: (Fars.) Er. 1. Avcı kuş. 2. Donmuş,
katılaşmış şey.
FERMA: (Fars.). 1. Emreden, buyuran. 2.
Amir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
FERMAN: (Fars.) Er. 1. Emir, buyruk. 2.
Padişah tarafından verilen yazılı emir, berat, buyrultu.
FERMEND: (Fars.) Er. - Mevki ve şeref
sahibi.
FERRUH: (Fars.) Er. 1. Uğurlu, kutlu. 2.
Mübarek. 3. Aydınlık insan. -
(bkz.
Mübarek).
FERRUHİ: (Fars.) Er. 1. Ferruha ait. 2.
Uğurluluk, meymenet. 3. İranlı ünlü şair.
FERZAN: (Fars.) Ka. - İlim ve
hikmet.
FERZANE: (Fars.) 1. Alim, bilgin, seçkin. 2.
Benzerlerinden, akranlarından ileride. 3. Hakim, feylesof. 4. Tasavvufta,
ncfsani bağlantılardan sıyrılmış olan derviş. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
FESAHAT: (Ar.) - Açıklık, duruluk. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
FETANET: (Ar.) Ka. - Zihin açıklığı, zihnin
yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi kavraması. Peygamberlere mahsus beş sıfattan
biridir.
FETHİ: (Ar.) Er. - Fethe mensup. Fetih
hakkında yazılan kaside.
FETHİYYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Fethi).
FETHULLAH: (Ar.) Er. - Dinin açılması. Yaşamaya
başlamak. Allah'ın nusreti.
FETİH: (Ar.) Er. 1. Açma, açış, açılma. 2.
Bir ülkeyi, şehri veya kaleyi ele geçirme. 3. Zafer. 4. Kur'an-ı Kerim'in 48.
suresi. 5. Kapalılığı giderme, ihtilafı halletme.
FETTAH: (Ar.) Er. 1. Açan, açıcı, zafer
kazanmış, üstün gelmiş. 2. Kullarının kapalı işlerini açan, Cenab-ı Hakk'ın
isimlerinden.
FEVZİ: (Ar.) Er. 1. Kurtuluşla ilgili. 2.
Zafere ait. 3. Galip gelen, üstün olan.
FEVZİYE: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Fevzi). 2.
Tarihte, yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine 2. Sultan Mahmud tarafından eski
adalar mevkiine verilen ad.
FEYHA: (Ar.) - Büyük, geniş, engin.- Erkek
ve kadın adı olarak kullanılır.
FEYYAZ: (Ar.) Er. 1. Çok faydalı, çok
verimli. 2. Feyiz, bereket ve bolluk veren.
FEYZA: (Ar.) Ka. 1. Suyun taşıp akması. 2.
Bolluk, çokluk, verimlilik, fazlalık, gürlük, ilerleme, çoğalma. 3. İlim, irfan.
4. Feyz ile dolu olan.
FEYZİ: (Ar.) 1. İlim, irfan. 2.
Akma,
suyun akıp
taşması. 3. Bolluk çokluk,
verimlilik. -
Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
FEYZULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın
feyzi, bolluğu,
bereketi.
FEZA: (Ar.) 1. Ucu bucağı bulunmayan
boşluk. 2. Dünyanın sonsuz olan genişliği, sema. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
FEZZAN: (Ar.) - Büyük Sahra'da, Trablus
ülkesinin güneyinde bir ülke.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
FIRAT: (Ar.) Er. 1. Tatlı su. 2.
Türkiye'nin en uzun nehri.
FİDAN: (Yun.) Ka. 1. Yeni yetişen körpe
ağaç. 2. Fidan boylu: İnce uzun mütenasip.
FİDE: (Yun.) Ka. - Bahçıvanlıkta,
yastıklarda tohumdan yetiştirilip başka yerlere dikilmek için hazırlanan sebze
veya körpe çiçek.
FİGEN: (Fars.) Ka. - Atıcı,
yıkıcı,
düşürücü.
FİKRET: (Ar.) Er. 1. Fikir,
düşünce.
2. İdrak. 3.
Zihin, akıl. 4. Murat, maksat, niyet. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
FİKRİ: (Ar.) Er. - Fikre ait, fikirle
ilgili, düşünerek meydana getirilen şey.
FİKRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Fikri).
FİLİZ: (Ar.) Ka. 1. Bitkilerde yeni sürgün,
tohumdan çıkan yeni uçlar. 2. Ocaktan çıkarılmış, eritilmemiş ham maden, cevher,
gümüş, filiz. 3. Betonarmede demirleri eklemek için bırakılan uzantılar. 4. İnce
taze ve güzel vücutlu.
FİRAS: (Ar.) Er. 1. Yiğit, mert. 2. Binici,
at yetiştirici.
FİRAZENDE: (Fars.) - Yükselten. -Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
FİRDEVS: (Ar.) Ka. 1. Cennet, 2. Bostan,
bahçe. - Firdevsi: İran'ın milli destanı olan "Şeyhname"nin yazarıdır.
Adı, Mansur b. Hasan'dır. 934-1020 yıllan arasında yaşadığı tahmin
edilmektedir.
FİRUZ: (Ar.) Er. - Mesut, mutlu, sevinçli,
ferah, uğurlu, iyi bahtlı.
FİRUZE: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Firuz). 2.
Nişabur'da çıkan açık mavi renkli ve değerli bir yüzük taşı. 3. Açık yeşil, dağ
yeşili ile gök mavisi arasında ve bal mumu parlaklığında maruf kıymetli
taş.
FİTNAT: (Ar.) Ka. - Zihin açıklığı,
zeyreklik. Zihnin herşeyi çabuk anlayışı. Türk şairlerinden meşhur bir İslam
hanımının adıdır. Asıl adı Zübeyde'dir.
FUAD: (Ar.) Er. - Kalb, yürük,
gönül.
FULYA: (İtal.) Ka. - Nergisgillerden, san
renkte çiçeği keskin ve güzel kokulu bir bitki, sarı soğançiçcği.
FUNDA: (Tür.) Ka. - Kırcık yerlerde
yetişen ve birçok çeşidi olan çalı.
FURAT: (Ar.) Er. - (bkz. Fırat).
FURKAN: (Ar.) Er. - Hakkı, batıldan, doğruyu
yanlıştan ayırma, tefrik.
FUZULİ: (Ar.) Er. 1. Boşuna, yersiz,
lüzumsuz, haksız. 2. Boşboğaz lüzumsuz işlerle uğraşan. 3. Yetkisi olmadığı
halde başkası namına tasarrufta bulunan. - Fuzuli Mehmed: XVI. yy. 'da yaşamış büyük
Türk şairlerinden. Çağatay edebiyatı da dahil olmak üzere, Türk edebiyatının
birçok sahalarında kuvvetli tesir ve nüfus sahibidir. Türkçe, Arapça, Farsça,
manzum, mensur birçok eserleri vardır. Bunlar arasında "Leyla ve Mecnun"
mesnevisi çok meşhurdur.
FÜRUZAN: (Fars.). - Parlayıcı, parlayan,
parlak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
FÜSUN: (Ar.) Ka. - Büyü sihir. Şaşırtıcı
güzelliğe sahip, hayret verici derecede güzel.
-----------------------Sonu-----------------