HABBAN: (Ar.)
Er. - Güney Arabistan'da bir kasaba.
HABİB:
(Ar.) Er. -
Sevgili. Seven, dost.
HABEŞİ: (Ar.)
Er. - Habeşler gibi derisinin rengi çok koyu esmer olan kimse. Habeş ırkına
mensup.
HABİBE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Habib)
HABİBULLAH: (Ar.)
Er. - Allah'ın sevgilisi. Hz.
Peygamber.
HABİL:
(Ar.) Er. - Habil. Hz. Adem'in oğullarından,
Kabil'in kardeşi, Kabil tarafından öldürülmüştür. Yeryüzünde ilk öldürülen
kişidir.
HABİNAR:
(Ar.) Ka. - Nar
tanesi.
HABİR: (Ar.)
Er. 1. Taze, haberli, bilgili, agah, vakıf. 2. Cenab-ı Hak.
HACCAC: (Ar.)
Er. 1. Delil ikame eden. Delille galip olan. 2. Irak valisi olup, Hz. Muhammed
soyuna ve taraflarına eziyet eden Yusuf b. Sakail'nin unvanı. Yezid'in
komutanlarından.
HACCE:
(Ar.) Ka. 1. Hacca
giden,
Kabe'yi
ziyaret eden hacı kadın. 2. Bir çeşit akdiken. - Daha çok lakab olarak
kullanılır.
HACE: (Fars.)
Er. 1. Hoca. 2. Bilgin, öğretmen. 3. Çelebi, sahip, muallim, profesör. - Daha
çok lakab olarak kullanılır.
HACER: (Ar.)
Ka. 1. Taş, kaya. -Hacer-i Esved: Kabe'nin duvarında bulunan meşhur kara
taş. 2. Hz. İsmail'in annesi ve Hz. İbrahim'in cariyesinin adı.
HACERUNNUR:
(Ar.) Ka. - Kükürt ile demirin birleşmesinden meydana gelen altın sarısı
renginde.
HACI:
(Ar.) Er. 1.
Hacca giden, Kabe'yi ziyaret eden, hacı. 2. Dini bir mahalli ziyaret eden
kimse.
HACİB: (Ar.)
Er. - Birinin bir yere gitmesine engel olan. 2. Kapıcı. -Türk dil kuralına göre
"b/p" olarak kullanılır.
HACİR:
(Ar.) Er. 1.
Hicret eden, bir başka yere geçen. 2. Sayıklayan.
HADDAS: (Ar.).
Çabuk kavrayan, anlayışlı, kavrayışlı. Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
HADİ:
(Ar.) Er. 1.
Yenilene yardım eden, yardımcı. 2. Hidayet eden, doğru yolu gösteren. Kılavuz,
rehber. 3. Önde giden kimse. 4. Mızrak ucu.
HADİC: (Ar.)
Er. - Erken doğan oğlan çocuğu.
HADİCE:
(Ar.) Ka. -
Vakitsiz, erken doğan kız çocuğu. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak
kullanılır. Hadice: Hz. Muhammed (s.a.s)'in ilk eşi.
HADİD: (Ar.)
Er. 1. Keskin. 2. Demir. 3. Öfkeli, hiddetli, şiddetli, titiz. 4. Kur'an-ı
Kerim'in 50. suresinin adı.
HADİM: (Ar.)
Er. - Hizmetkar, yardım eden. Hadim-i Harameyn: Harem-i Şerifin
hizmetkarı. Hicaz'ın alınmasından sonra Osmanlı sultanlarına verilen
lakap.
HADİYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Hadi).
HAFAZA: (Ar.)
Ka. 1. İnsanın yaptığı işleri yazmakla görevli melekler. 2.
Bekçiler.
HAFİ: (Ar.)
Er. 1. Çok ikram eden, insanı güler yüzle karşılayan. 2. Yalınayak yürüyen,
koşan adam.
HAFİD: (Ar.)
Er. - Erkek torun.
HAFİDE: (Ar.)
Ka. - Kız torun. (bkz. Nebire).
HAFİZ: (Ar.)
Er. 1. Allah'ın adlarındandır. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. 2.
Kur'an'ı ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse.
HAFİZE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Hafız).
HAFİZÜDDİN:
(Ar.) Er. - Dinin
koruyucusu. - Daha çok unvan olarak verilir.
HAFSA:
(Ar.) Ka. - Hz.
Ömer'in kızı. Hz. Peygamberin zevcelerinden, Ümmü'1-Mü'minin.
HAKAN: (Tür.)
Er. 1. Eski Türk ve Moğol hükümdarlarının kullandığı unvanlardan biri, hanlar
hanı. 2. Kağan.
HAKEM:
(Ar.) Er. 1. Bir
uzlaşmazlığın halli için tarafların üzerinde anlaştıkları kimse. 2. Çeşitli
yarışmaları, müsabakaları idare eden kimse. 3. Jüri, bir yarışmada değerlendirme
yapan kimse. 4. Allah'ın isimlerinden. Hüküm veren, karar veren, bütün
meselelerin kendisine döndüğü hüküm sahibi.
HAKGÜZAR:
(a.f.i.). - Hakkı tanıyan, haktan ayrılmayan. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
HAKİ: (Fars.)
Er. ı. Yeşile çalan koyu sarı renk, toprak rengi. 2. Topraktan, toprağa mensup.
Mütevazi kişi.
HAKİKAT: (Ar.)
Ka. l. Bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti. 2. Gerçek, doğru, gerçekten, doğrusu.
3. Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik.
HAKİM: (Ar.)
Er. 1. Her şeye hükmeden, hikmet sahibi olan Allah. 2. Hükmeden, dava yargılama
işine memur olan, yargıç. 3. Üstte bulunan. 4. Hekim, akıllı, becerikli. 5.
Kadı, vali, amir, hükümdar, emir.
HAKİME: (Ar.)
Ka. - (bkz. Hakim).
HAKİMİYET: (Ar.)
Ka. - Hakimlik, amirlik, üstünlük, egemenlik. Sulta.
HAKKI: (Ar.)
Er. 1. Doğruluk ve insaf sahibi. 2. Bir insana ait olan şey.
3. Dava, iddiada
hakikate uygunluk.
4. Emek. 5. Pay,
hisse. 6. Layık, münasip.
HAKTAN:
(Tür.) Er. -
Allah'tan gelen, Allah'ın verdiği.
HAKTANIR: (a.t.i.)
Er. - Herkesin hakkını gözeten kimse.
HALAS:
(Ar.) Er. -
Kurtuluş, kurtulma.
HALASKAR:
(Ar.) Er. -
Kurtarıcı.
HALDUN:
(Ar.) Er. -
Devamlılar, sürekli olanlar.
HALE:
(Ar.) Ka. - Ayın
ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen ışıklı halka, ayla,
ağıl.
HALEF:
(Ar.) Er. 1.
Babadan sonra kalan oğul. 2. Memurlukta, birinden sonra gelip onun yerine geçen
kimse.
HALENUR:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Hale).
HALİD:
(Ar.) Er. 1.
Sonsuz, daim, ebedi. 2. Bir yıldan çok yaşayan. 3. Türk dil kurallarına göre
"d/t" olarak kullanılır. Halid b. Velid: Ünlü sahabi. Allah'ın kılıcı
olarak anıldı.
HALİDDİN:
(Ar.) Er. - Dinin
sonsuzluğu ölümsüzlüğü.
HALİDE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Halid).
HALİFE:
(Ar.) Er. 1.
Halef, naib. 2. Hz. Peygamber'in vekili ve dünyadaki müslümanların başı olan
kimse.
HALİL:
(Ar.) Er. -
Samimi dost, Allah'ın dostu.
HALİLULLAH
(Ar.) Er. -
Allah'ın dostu. Hz. İbrahim (a.s.).
HALİM:
(Ar.) Er. 1.
Sakin, sessiz. 2. Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu. Allah'ın isimlerindendir.
"Abd" takısı alarak kullanılması tercih edilir.
HALİME: (Ar.)
Ka. - (bkz. Halim). Peygamberimizin (s.a.s) süt annelerinden.
HALİS:
(Ar.) Er. 1.
Hilesiz, katkısız. 2. Karışmamış, katışıksız, saf, hilesiz. Temiz. 3. Yalnız,
sadece. - (bkz. Muhlis).
HALİSE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Halis).
HALLAC:
(Ar.) Er. -
Pamuk, yatak, yorgan atan kimse. - Hallac-ı Mansur: 922 yılında
"Ene'1-Hak" dediği için asılan ve divan edebiyatında adına sık sık rastlanılan
ünlü sufı.
HALUK:
(Ar.) Er. - İyi
huylu, insaniyetli, geçim ehli olan.
HAMAN:
(Ar.) Er. - Hz.
Musa'ya karşı acımasızca mücadele eden Mısır Firavunu'nun veziri.
HAMASE:
(Ar.) Er. -
Yiğitlik, kahramanlık şiirleri, marşlar.
HAMASET:
(Ar.) Ka. 1.
Cesaret, kahramanlık, yiğitlik. 2. Kahramanca şiir.
HAMDİ:
(Ar.) Er. 1.
Allah'ı övmek. 2. Allah'a şükretmek. 3. Şükreden, şükredici.
HAMDİYE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Hamdi).
HAMDULLAH:
(Ar.) Er. -
Allah'ın övgüsü.
HAMİ:
(Ar.) Er. -
Himaye eden, koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten.
HAMİD:
(Ar.) Er. 1. Koru
sönmediği halde alevi sönen ateş. 2. Hamdeden, şükreden kul. 3. Hz. Pey.
(s.a.s)'in lakaplarından.
HAMİD:
(Ar.) Er. -
Övülmeye değer. - Allah'ın isimlerinden (bkz. Abdülhamid). - Türk dil kuralına
göre "d/t" olarak kullanılır.
HAMİDE:
(Fars.) Ka. -
(bkz. Hamid).
HAMİL:
(Ar.). 1. Yüklü.
Gebe. 2. Sahip, malik. 3. Taşıyan, gözeten. 4. Uhdesinde bir poliçe bulunan. 5.
Hamil-i vahy: Cebrail (a.s.). - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
HAMİYE: (Ar.)
Ka. 1. Himaye eden, koruyan korucu. 2. Kayıran, kayırıcı.
HAMİYET:(Ar.) Ka.
1. Milli onur ve haysiyet. 2. İnsanlık, fazilet. 3. İzzeti nefs.
HAMMAD: (Ar.)
Er. -1. Çok hamdeden, çok şükür ve dua eden. Hammad b. Ebu Süleyman:
Hadisçi. Tabiindendir.
HAMMADE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Hammad).
HAMRA:
(Ar.) Ka. - Daha,
pek çok kızıl, kırmızı. - el-Hamra: İspanya'nın Gırnata şehrinde
Araplardan kalma meşhur saray.
HAMZA: (Ar.)
Er. 1. Arslan. 2. Heybetli, azametli demektir. - Hz. Peygamber'in amcası, Mekke
döneminde müslüman olmuş, Uhud Savaşı'nda Vahşi tarafından şehid
edilmiştir.
HANBELİ: (Ar.)
Er. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel (Öl. 855): Ehli sünnetin dört ana
mezhebinden birisi olan Hanbeli mezhebinin imamı.
HANDAN: (Fars.)
Ka. 1. Gülen, gülücü. 2. Güler yüzlü, sevimli.
HANDE: (Fars.)
Ka. 1. Açılış, açılma. 2. Gülme, gülüş.
HANDEGÜL: (Fars.)
Ka. - Gülün açması.
HANEDAN:
(Fars.) Er. -
Kökten, asil ve büyük aile.
HANEF: (Ar.)
Er. - Doğruluk, istikamet.
HANEFİ: (Ar.)
Er. - İmamdı Azam
Ebu Hanife'nin
mezhebinden olan. Hanefi mezhebine mensup kişi.
HANİF: (Ar.)
Er. l. Tek Allah'a, Allah'ın birliğine inanan. 2. İslam inancına sıkı
ve samimi olarak bağlanan. 3. Hz. Muhammed (s.a.s)'in tebliğinden önce
Mekke'de tek Allah'a inananlar.
HANİFE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Hanif).
HANIM: (Tür.)
Ka. 1. Kadınlar için kullanılan saygı sözü. 2. Eş, karı, zevce. 3. Ev
sahibesi.
HANNAN: (Ar.)
Çok acıyan, çok merhametli. Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim
yapılır. Abdülhannan.
HANNAS:
(Ar.) - Şeytan. -
İsim olarak kullanılmaz.
HANSA:
(Ar.) Ka. -
Arapların en büyük ünlü hanım şairi. Müslüman olmuştur.
HANSOY: (Tür.)
Er. - (Han sülalesine mensup.
HANZADE: (Fars.)
Ka. - Hükümdar çocuğu.
HANZALE: (Ar.)
Ka. - Doğu Arabistan'da bir Arap kabilesi.
HARE:
(Fars.) Ka. 1.
Sert taş, kaya. 2. Meneviş, menevişli kumaş.
HAREM: (Ar.)
Ka. 1. Yasak kılınmış mukaddes olan şey. 2. Evlerde yabancı erkeklerin girmesine
izin verilmeyen, kadınlara ait bölüm. 3. İç avlu. 4. Hicaz'da ihrama girilen
yerden Ka'be'ye dek uzanan bölüm. 5. Mekke-Medine'nin ismi.
HARİKA: (Ar.)
Ka. İmkanların üstünde olup insanda hayret uyandıran şey.
HARİM:
(Ar.) Er. 1. Biri
için kutsal olan şeyler. 2. Harem dairesi, harem. 3. Evin içi gibi, başkalarına
kapalı olan yer. 4. Bir evin civarı. 5. Avlu. 6. Ortak, şerik. 7. Hacıların, hac
zamanı giydikleri giysi.
HAKİME:
(Ar.) Ka. -
Kişinin dilediği gibi kullanabilecek hakka malik olduğu malı (bkz.
Harim).
HARİS:
(Ar.) Er. 1.
Muhafız, bekçi, gözcü. 2. Koruyan, koruyucu. 3. Son derece hırslı olan. 4.
Yemen'de bir Arap kabilesinin adı.
HARİSE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Haris).
HARİZM:
(Fars.) Er. -
Amuderya'nın aşağı kısmının her iki yanında bulunan ülke. Bu ülkede XIII. yy'a
kadar dilini muhafaza ederek yaşamış olan İran kavminin adı.
HARMAN:
(Ar.) Er. 1.
Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından
ayrılması. Bu işin yapıldığı mevsim, sonbahar. 2. Birçok çeşitten birer parça
alıp yeni bir bileşim oluşturmak.
HARRAS:
(Ar.) Er. -
Ekinci, çiftçi, toprağı işleyip ekin eken.
HARUN:
(Ar.) Er. -
Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen peygamberlerdendir. Musa Peygamberin büyük kardeşi.
Fir'avun erkek çocukların öldürülmesi emrini kaldırdıktan sonra doğmuştur. Hz.
Musa'dan 3 sene sonra doğduğu söylenir.
HARUT:
(Ar.). 1.
Arkadaşı Marut ile tanınan melek, büyü ve sihir ile uğraştıkları için kıyamete
kadar kalmak üzere Babil'de bir kuyuya hapsedil-
mişlerdir. 2.
Babil halkına korunmaları için büyü öğreten iki melekten biri, sihir yapar. -
İsim olarak kullanılmaz.
HARZEM:
(Fars.) Er. -
(bkz. Harizm).
HASAFET:
(Ar.) Er. 1.
Hükümde sağlamlık, kuvvet ve olgunluk. 2. Görüş sağlamlığı.
HASAN:
(Ar.) Er. -
Güzellik, iyilik, hüsn sahibi olmak. Hasan b. Ali b. Ebi Talib: Ali
(r.a.)'nin büyük oğlu. Peygamber Efendimizin torunu. Kur'an'da geçen
kelimelerdendir.
HASBEK:
(Tür.) Er. -
Dürüst, iyi, saf insan.
HASBİ:
(Tür.) Er. -
İsteyerek ve karşılık beklemeksizin yapılan.
HASBİNUR:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Hasibe).
HASEKİ:
(Ar.) Er. -
Hükümdarların hizmetine tahsis edilmiş şahıs ve zümrelere verilen
ad.
HASEN:
(Ar.) Er. 1.
Güzel, süslü. 2. Güzel işler, hayırlar. Hasan şeklinde kullanılır.
KASENE:
(Ar.) Ka. 1.
İyilik, iyi hal, iyi iş, hayırlı iş. 2. Dünya ve ahiret saadeti. 3. Eski altın
paralardan birinin adı.
HASENİ:
(Ar.) Ka. -
Hasene ait.
HASGÜL:
(Ar.) Ka. -
Değerli, eşsiz gül.
HASHANIM:
(Ar.) Ka. 1.
Çıtıpıtı, ince, narin kadın. 2. Bilge, değerli kadın. - Birleşik
isim.
HASİB:
(Ar.) Er. 1.
Hayır sahibi, eliaçık, cömert. 2. Değerli, itibarlı, soyu temiz, muhterem, saygın, şahsi
meziyet sahibi. 3. Muhasebeci, sayman.
HASİBE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Hasib).
HASİF: (Ar.) Er. - Hasafetli, aklı başında
olgun adam.
HASİFE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Hasif).
HASNA: (Ar.) Ka. - İffetli, şerefli,
namuslu. - (bkz. Hesna).
HASKIZ: (Tür.) Ka. - İyi nitelikleri
kendinde toplamış genç kız.
HASLET: (Ar.) - İnsanın yaratılışındaki
huyu, tabiatı, mizacı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HASPOLAT: (Tür.) Er. - Katışıksız, saf,
çelik gibi.
HASRET: (Ar.) Ka. 1. Ele geçirilemeyen veya
elden kaçırılan bir nimete veya kıymetli şeye üzülüp yanmak. 2. İç çekme,
inleme, üzüntü, iç sıkıntısı, keder, zahmet, eseflenme, özleyiş.
HAŞİM: (Ar.) Er. 1. Haşmetli, gösterişli,
muhteşem. 2. Kuru ekmek kırıntısı doğrayan. - Ezen, kıran, yaran, parçalayan. -
Ben-i Haşim Hz. Peygamber'in (s.a.s) soyu.
HAŞİMÎ: (Ar.) Er. - Haşime mensup,
Haşimilerden olan.
HAŞMET: (Ar.) Er. - İhtişam, gösterişlilik,
heybet, büyüklük. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
HAŞMEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin büyüklüğü,
ihtişamı.
HATEM: (Ar.) Er. 1. Mühür, üstü mühürlü
yüzük. 2. En son. 3. Hatemü'l-Enbiya: Peygamberlerin sonuncusu, Hz.
Muhammed. 4. Halemi Tai: Arap kabileleri arasında tanınmış "Tayy"
kabilesine mensup ve cömertliğiyle meşhur olan "İbn Abdullah b. Sa'd"ın lakabı.
5. Çok cömert olan.
HATIR: (Ar.) Er. 1. Şan ve şeref sahibi. 2.
Yüce, ulu. 3. Tehlikeli.
HATIRA: (Ar.) Ka. - Hatıra gelen, hatırda
kalan şey, andaç.
HATIRNEVAZ: (a.f.i.) Ka. - Gönlü okşayan,
hatırnaz.
HATIRSAZ: (a.f.i.) Er. - Gönül yapan, hoşnut
eden.
HATİB: (Ar.) Er. 1. Hitab eden, söz
söyleyen. 2. Camide hutbe okuyan. 3. Güzel, düzgün konuşan kimse. Sahabe
isimlerindendir.
HATİCE: (Ar.) Ka. - Erken doğan kız çocuğu.
Hz. Haticetü'l-Kübra; Hz. Peygamber'in ilk eşi ve 6 çocuğunun annesi.
Ümmü'l-Mü'minin.
HATİF: (Ar.) Er. - 1. Kuvvetli, sert ve
tiz bir sesle tebliğ veya davet eden kimse. 2. Göz kamaştıran. 3. Göze
görünmeyen.
HATİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Hatif).
HATİM: (Ar.) Er. 1. Sona erdiren, bitiren.
2. Mühürleyen, mühürleyici.
HATİME: (Ar.) Ka. - (bkz.
Hatim).
HATUN: (Ar.) Ka. 1. Kadın. 2. Eş, zevce.
3. Eskiden yüksek kişilikli kadınlara ya da hakan eşlerine verilen unvan.- Örfte
isim olarak kullanılır.
HAVER: (Fars.). 1. Şark, doğu. 2. Güneşin
doğduğu gün. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HAVLE: (Ar.) Ka. 1. Etraf, çevre, güç,
kuvvet. 2. Sahabe hanımlarından birisi. Hakkında ayet inmiştir.
HAVVA: (Ar.) Ka. - Esmer kadın. Havva:
Hz. Adem (a.s.)'in karısı, ilk kadın. Adem (a.s) cennette uyurken sol
kaburga kemiğinden yaratılmıştır. İnsan soyunun başlangıcı yani türeyiş, onların
bir arada yaşamaya başlamasıyla vaki olmuştur.
HAY: (Ar.) Er. 1. Canlı, diri. 2.
Allah'ın sıfatlarından. - "abd" takısı alarak kullanılır.
"Abdülhay".
HAYA: (Ar.) Ka. l. Utanma, sıkılma. 2. Ar,
namus, edep. 3. Allah korkusu ile günahtan kaçınma.
HAYAL: (Ar.) Ka. 1. İnsanın kafasında
canlandırdığı şey. 2. Bir olay veya eşyanın zihinde kalan izi. 3. Gerçekte
olmadığı halde görüldüğü sanılan şey, görüntü.
HAYALİ: (Ar.) Er. - 1. Hayal niteliğinde ya
da hayal ürünü olan. 2. Kanuni Sultan Süleyman devrinin büyük şairlerinden
biri.
HAYAT: (Ar.) Ka. 1. Yaşayan, diri. 2.
Canlılarda doğumdan ölüme kadar geçen süre. 3. Yaşama, yaşayış.
HAYATEFZA: (a.f.i.) Ka. - Hayat
artıran.
HAYATENGİZ: (a.f.i.) Ka. - Yaşatan, yaşamaya
zorlayan.
HAYATİ: (Ar.) Er. 1. Dirilik, canlılık. 2.
Büyük önem taşıyan. 3. Hayata, yaşayışa ait, hayatla ilgili.
HAYDAR: (Ar.) Er. 1. Arslan, esed, gazanfer,
şir. 2. Cesur, yiğit adam. 3. Hz. Ali'nin lakabı.
HAYİM: (Ar.) Er. 1. Şaşkın, hayrette. 2.
Sevgiden dolayı şaşkına dönmüş.
HAYME: (Ar.) Ka. - Çadır.
HAYR: (Ar.) Er. İyi, faydalı, hayırlı,
yarar. Hayru'l-Vera: Halkın, alemin hayırlısı, Hz. Muhammed.
Hayru'l-Beşer: İnsanların hayırlısı, Hz. Muhammed.
HAYRAN: (Ar.) Er. 1. Şaşmış, şaşa kalmış,
şaşırmış. 2. Çok tutkun. 3. Aşırı derecede sevgi duyan.
HAYRAT: (Ar.) Er. 1. Sevap kazanmak için
yapılan hayırlı işler, iyilikler. 2. Sevap için kurulan müessese.
HAYREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin hayırlı eylediği
mübarek kıldığı insan. -Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak
kullanılır.
HAYRET: (Ar.) Ka. - Şaşma, şaşırma,
şaşakalmış, ne yapacağını bilmeme.
HAYRİ: (Ar.) Er. - Hayırla, iyilikle
ilgili, uğur ve kutluluğa ait.
HAYRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Hayri).
HAYRULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın hayırlı ettiği
erkek.
HAYRUNNİSA: (Ar.) Ka. - Kadınların
hayırlısı.
HAYSİYET: (Ar.) Er. - Şeref, onur, itibar,
değer.
HAYYAM: (Ar.) Er. 1. Çadırcı. 2. İran'ın
meşhur şairlerinden Ömer Hayyam,
HAZAL: (Ar.) Ka. - Kuruyup dökülen ağaç
yaprakları.
HAZAN: (Fars.) Ka. - Sonbahar,
güz.
HAZAR: (Ar.) 1. Sabit meskeni olanların
oturdukları memleket. 2. Barış ve güven. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılabilir.
HAZEN: (Ar.) Ka. - Üzüntü. Gam,
keder.
HAZER: (Ar.) - Deniz, bahr, büyük su. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HAZIM: (Ar.) Er. - Hazmeden, hazimli,
ihtiyatlı, akıllı, işinde gözü açık, sağlam olan.
HÂZİM: (Ar.) Er. - Zafer kazanan, galip,
hazimete uğratan.
HÂZİME: (Ar.) Ka. - Sindirici kuvvet, (bkz.
Hazim).
HAZİN: (Ar.) Er. 1. Hüzünlü, üzüntülü,
acıklı. 2. Üzüntü veren, gamlandıran, kederlendiren.
HAZİNE: (Ar.) Ka. 1. Devlet malının
parasının saklandığı yer. 2. Gömülü ya da saklıyken bulunan değerli
şeyler.
HAZİZ: (Ar.) Er. 1. Mesud, mutlu. 2. Hisse
ve nasibi olan.
HAZİZE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Haziz).
HAZLAN: (Ar.) Er. 1. Terketmek. 2. Allah
ilminde, Allah'ın insanı lütuf ve nusretinden mahrum etmesi. İsim olarak
kullanılmaması daha uygundur.
HAZRÂ: (Ar.) Ka. 1. Yeşil, sebze, hadra. 2.
Gökyüzü. 3. Türk musikisinde mürekkep bir makam.
HAZREC: (Ar.) Er. 1. Bir Arap kabilesinin
ismi. 2. Hz. Peygamberi Mekkeli muhacirlerle, Medine'de kabul eden ve ilk İslam
devletinin temelini teşkil eden ensarın en önemli kolu.
HEBİB:(Ar.)Er.-Rüzgar.
HECİL: (Ar.) Ka. - İki dağın arasındaki
kısım, vadi, dere.
HEDEF: (Ar.) Er. 1. Nişan, nişan alınacak
yer alanı. 2. Meram, maksat,
gaye,
amaç.
HEDİYE: (Ar.) Ka. 1. Hediye, armağan. 2.
Karşılıksız verilen şey. - Hediyetullah: Allah'ın hediyesi.
HEKİM: (Ar.) Er. - 1. İnsan hastalıklarının
teşhis ve tedavisi ile uğraşan kimse, doktor. 2. Hikmet sahibi kişi,
filozof.
HENNÂ: (Ar.) Ka. - Kına ağacı, (bkz.
Kına).
HEPER: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit
kimse.
HEPGÜL: (Tür.) Ka. 1. Gül gibi güzel kadın.
2. Neşeli ol.
HEPŞEN: (Tür.) Ka. - (bkz.
Hepgül).
HEPYENER: (Tür.) Er. - (bkz.
Heper).
HESNA: (Ar.) Ka. 1. Güzel kadın. 2. Hanım,
kadın.
HEYBÂN: (Ar.) Er. 1. Korkunç, korku veren.
2. Çok utangaç.
HEYBET: (Ar.) Er. 1. İnsanlarda korku ile
birlikte saygı uyandıran görünüş. 2. Karizma, doğal etkileyiş.
HEZÂR: (Fars.). 1. Bülbül. 2. Çok, pek çok.
3. Bin. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HEZÂRE: (Ar.) Ka. - Afganistan'ın dağlık
kesiminde oturan bir kabile.
HEZARFEN: (Fars.) Er. - Çok bilen, elinden her
iş gelen. Bin türlü iş beceren. Hezarfen Ahmet Çelebi: Türk bilgini.
Yapay kanatlarla ilk defa uçma deneyimini başaran adam.
HIDIR: (Ar.) Er. - (bkz.
Hızır).
HIFZI: (Ar.) Er. 1. Saklama, koruma ile
ilgili. 2. Ezberleme, akılda tutma.
HIFZURRAHMAN: (Ar.) Er. - Merhamet eden,
acıyan. Allah'ın koruyuculuğu. Allah'ın uhdesinde.
HIFZİYE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Hıfzı).
HIFZULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın koruması,
saklaması.
HINCAL: (Tür.) Er. - Öc al.
HIYRE: (Fars.) Ka. - Kamaşık, donuk, fersiz
göz.
HIZIR: (Ar.) Er. 1. Yeşil. Yeşillik. 2.
Kehf suresinde 59-81. ayetlerde bahsi geçen ve Hz. Musa'nın onunla buluşarak
imtihan olunduğu şahsın müfessirlerin ekseriyetinin üzerinde ittifakla
durdukları ismi. Hızır hakkında çok çeşitli rivayetler vardır.
HIZIRHAN: (Ar.) Er. - Seyyid. Seyyidi
sülalesinin kurucusu, Malik Süleyman'ın oğlu.
HIZIR BEY: (Ar.) Er. - İstanbul'un fethinden
sonra oranın ilk kadısı olan Türk alimi ve şairi.
HIZLAN: (Tür.) Er. - Hız kazan, hızını
artır.
HİBE: (Ar.) Ka. - Bağışlama,
bağış.
HİBETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın bağışlaması,
bağışı.
HİCAB: (Ar.) Er. 1. Utanma, sıkılma. 2.
Perde, ikişeyi birbirinden ayırmaya yarayan perde.
HİCABİ: (Ar.) Er. - (bkz.
Hicab).
HİCRAN: (Ar.) Ka. 1. Ayrılık. 2. Unutulmaz
acı, keder.
HİCRET: (Ar.) Ka. 1. Bir memleketten, başka
bir memlekete göç ediş. 2. Rasulullah'ın Mekke'den Medine'ye göç etmesi, takvim
başlangıcı olan Miladi 622 yılında vuku bulmuştur.
HİÇSÖNMEZ: (Tür.) Er. - (bkz.
Sönmez).
HİÇYILMAZ: (Tür.) Er. - (bkz.
Yılmaz).
HİDAYET: (Ar.). - Hak yoluna doğru yola
girme. 2. Müslüman olmak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HİDAYEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin gösterdiği doğru
yol.
HİDİV: (Ar.) Er. - İmtiyazlı, Mısır valisi
veya bu valinin ünvanı.
HİKEM: (Ar.) Er. - Hikmetler.
HİKMEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin hikmeti. - Türk
dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
HİKMET: (Ar.). 1. Hakimlik, feylesofluk. 2.
Sebeb, gizli, Allah'ın hikmeti. 3. Felsefe. 4. Ahlaki söz, öğüt verici, kısa öz,
öğretici söz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HİKMETULLAH: (Ar.) Er. 1. Ancak Allah'ın
bileceği iş. 2. Allah'ın hikmeti.
HİLÂ: (Ar.) Er. - Hükümdarın taltif etmek
istediği kimseye verdiği kıymetli elbise. Hil'at.
HİLÂL: (Ar.) Ka. 1. Hilal, yeni ay şeklinde
olan ay, ayça, gençay. 2. Bir yazı sitili. 3. Hilaliyye: Kadiri tarikatı
şubelerinden birinin adı.
HİLMİ: (Ar.) Er. - Yumuşak huylu, sakin
tabiatlı.
HİLMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Hilmi).
HİLYE: (Ar.) Ka. 1. Süs, zinet, cevher. 2.
Güzel sıfatlar. 3. Güzel yüz. 4. Bir yazı sitili. 5. Hz. Muhammed'in mübarek
vasıflarını ve güzelliklerini anlatan manzum ve mensur eser.
HİMAYET: (Ar.) Er. - Koruma,
korunma.
HİMMET: (Ar.) Er. 1. Gayret, emek, çalışma,
çabalama. Yüksek irade. 2. Ermiş kimsenin tesiri. 3. Türk dil kuralları
açısından "d/t" olarak kullanılır.
HİMYER: (Ar.) Er. - Yemen'de bir kavmin
adı.
HİND: (Ar.) Ka. 1. Hindistan. 2. Sahabeden
Ebu Süfyan'ın karısı.
HİRAM: (Fars.) Er. - Salınma, salınarak
edalı yürüme.
HİSAR: (Ar.). 1. Kuşatma, etrafını sarma.
2. Kale etrafı islihkamlı bent. -Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
HİŞAM: (Ar.) Er. - Nisam el-Melik:
Emevi halifesi.
HİZBER: (Ar.) Er. 1. Arslan, esed, gazanfer,
şir, bahadır. 2. Cesur, yürekli adam.
HİZBULLAH: (Ar.) Er. - Allah'a inananlar
topluluğu.
HİZRAN: (Fars.) Ka. 1. Hezaren ağacı. 2.
Harun er-Reşid'in annesi.
HOŞEDA: (Fars.) Ka. - Hareket ve davranışı
hoş, güzel. Cazibeli.
HOŞENDAM: (Fars.) Ka. - Boyu bosu güzel,
düzgün olan.
HOŞFİDAN: (Fars.) Ka. - Güzel endamlı, boylu
boslu kadın.
HOŞKADEM: (Fars.) Ka. - Ayağı
uğurlu.
HOŞNEVÂ: (Fars.) Ka. - Güzel
sesli.
HOŞNİGAR: (Fars.) Ka. - Güzel, hoş
sevgili.
HOŞTEN: (Fars.) Ka. - Güzel
vücutlu.
HUBEYB: (Ar.) Er. 1. Küçük taze buğday
taneceği. Tanecik. Hubeyb b. Adiyy el-Ensarî (Öl. 625): İslam'ın ilk
şehitlerindendir. Uhud'un ardından tutsak edildi ve Mekke'ye köle olarak
götürüldü. Uhud'ta öldürülen Haris'e mukabil, işkence edilerek vahşi bir biçimde
kazığa vuruldu ve şehid oldu.
HUBTER: (Fars.) Ka. - Pek güzel,
en
güzel.
HÜCCET: (Ar.) Er. - Delil.
HUCESTE: (Fars.) Ka. - Uğurlu, hayırlı,
kutlu.
HUCURAT: (Ar.) 1. Hücreler
odalar.
2. Kur'an-ı
Kerim'in 49. suresinin adı.
HUD: (Ar.) Er. - Hz. Hud (a.s).
Ad kavmine gönderilen peygamber. -Kur'an'da ismi geçen 24 peygamberden biridir.
Dalalet ve sapıklık içinde olan kavmini ıslah için çok uğraştı fakat onlar,
Hud'a inanmadılar ve ani bir fırtına ile yok olarak tarihten
silindiler.
HUDA: (Ar.). 1. Doğru yol gösteren,
hidayet eden. 2. Allah'ın isimlerinden.
3. Kur'an-ı
Kerim. Ek almadan isim olarak kullanılmaz. Hudanur gibi.
HUDAVENDİGAR: (Fars.) Er. 1. Sahip,
hükümdar, bay. 2. Fars edebiyatında Allah manasında kullanılır.
HUDAVENDİ: (Fars.) Er. 1. Hükümdarlık. 2.
Efendi, sahip, maliklik. 3. Hakim, hükümdar.
HUDAYİ: (Fars.) Er. - Allah'a mensup,
Allah'ın yarattığı.
HUDEYBİYE: (Ar.) Er. 1. Mekke'den ağır yürüyüşle 17 km mesafede
bir vadi. 2. İslam tarihinde Hudeybiye Musalahası olarak bilinen anlaşmanın
yapıldığı yer.
HULAGU: (Fars.) Er. - Moğol hükümdarı olup,
İran'da Moğol hanedanının kurucusudur.
HULKİ: (Ar.) Er. 1. Hulk, yaratılışla
ilgili, doğal tabi. 2. İyi ahlaklı, iyi huylu.
HULUSİ: (Ar.) Er. 1. Halis olan, saf, iç
temizliği. 2. Samimi, candan. -(bkz. Halis).
HUMEYRA: (Ar.) Ka. 1. Beyaz tenli kadın. 2.
Hz. Aişe'nin lakabı.
HUNALP: (Tür.) Er. - Cesur,
kahraman.
HUNDE: (Ar.) Ka. - Sükun, sulh ve mütareke,
(bkz. Hudeybiye). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HURDAZ: (Fars.) Er. - Farsların kullandığı
şemsi senenin 3. ayına verilen isim.
HURİ: (Ar.) Ka. 1. Cennet kızı. 2.
Sevgili. - Daha çok lakab olarak kullanılır.
HURİSER: (a.f.i.) Ka. - Cennet kızlarının
başı, hurilerin başı.
HURİYE: (Ar.) Ka. - Coşkunluk hallerinde
hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat.
HURREM: (Fars.) Ka. 1. Şen, sevinçli,
güleryüzlü, gönülaçan, taze, hoş. 2. Bir yazı sitili. 3. Hurrem Sultan:
Kanuni Sultan Süleyman'ın gözde zevcelerinden. Osmanlı siyasetinde etkin rol
oynayan hanımlardan.
HURŞİD: (Fars.) Er. - Güneş,
aftab,
mihr, şems. -
Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
HUSREV: (Ar.) Er. - Hükümdar,
padişah.
HUZUR: (Ar.) Er. - Baş dinçliği, gönül
rahatlığı, dirlik, erinç.
HÜCCET: (Ar.) Er. 1. Senet, vesika, delil.
2. Seçkin alimlere verilen unvan. - Hüccetü'l-İslam: Gazali.
HÜDAİ: (Ar.) Er. - (bkz.
Hüdayi).
HÜDAVENDİGAR: (Fars.) Er. 1. Amir,
hükümdar. 2. Osmanlı padişahlarından I. Murad'ın ünvanı.
HÜLYA: (Ar.) Ka. - Kuruntu.
HÜMA: (Ar.) Er. 1. Devlet kuşu. 2. Saadet,
mutluluk.
HÜMEZE: (Ar.) - Birini arkasından
çekiştirmek. Kur'an-ı Kerim'in 104. suresinin adı. İsim olarak
kullanılmaz.
HÜNER: (Fars.) Ka. - Bir işte gösterilen
incelik ve beceriklilik, maharet, ustalık marifet.
HÜNKAR: (Fars.) Er. 1. Uğurlu. 2. 15-29 yaş
arasında Osmanlı Sultanlarına verilen isim.
HÜR: (Ar.) Er. - Özgür,
bağımsız.
HÜRAY: (a.t.i.). - Ay gibi özgür, ay kadar
bağımsız. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
HÜRCAN: (a.t.i.). (bkz. Hüray).
HÜRDOĞAN: (a.t.i.) Er. - (bkz.
Hüray).
HÜREYRE: (Ar.) Er. Kedicik, kedi yavrusu. -
Ebu Hüreyre: Ashab-ı Kiram'dan en çok hadis rivayet eden sahabi. Kedi
yavrularını çok sevdiği için bu ismi
aldığı söylenir.
HÜRGÜL:
(Tür.) Ka. - Gül
gibi özgür güzel.
HÜRKAL:
(Tür.) Er. - Esir
olma.
HÜRKAN:
(Tür.) Er. -
Özgür soydan gelen.
HÜRMET:
(Ar.) Ka. -
Saygı.
HÜRMÜZ: (Fars.)
Er. 1. Zerdüştlerin hayır tanrısı. 2. Eski İran takviminde güneş yılının ilk
günü. 3. Jüpiter, müşteri, erendiz. 4. Sasani sülalesinden 5. padişahın
adı.
HÜROL:
(Tür.) Er. -
(bkz. Hürkal).
HÜRREM:
(Fars.) Ka. 1.
Yeşil taze. 2. Gönülaçıcı. 3. Şen şakrak, sevinçli.
HÜRRİYET:
(Ar.) Ka. 1.
Hürlük, serbestlik. 2. İstediğini herhangi bir engelle karşılaşmadan karar
dairesi içinde yapabilme hali.
HÜRSEL:
(Tür.) Er. -
(bkz. Hürol).
HÜRSEV:
(Tür.) Er. -
Hürriyeti seven kişi.
HÜRYAŞ AR:
(Tür.) Er. (bkz.
Hürsev).
HÜSAM:
(Ar.) Er. -
Keskin kılıç.
HÜSAMEDDİN:
(Ar.) Er. 1.
Dinin keskin kılıcı. 2. Mevlana'nın halifesi olan Hüsameddin Çelebi, Mevlana'nın
Mesnevi'yi dikte ettirdiği kişidir. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak
kullanılır.
HÜSEYİN:
(Ar.) Er. 1.
Küçük sevgili. 2. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in torunu, Hz. Ali'nin
küçükoğlu.
HÜSMEN:
(Tür.) Er. -
Hüseyin'den bozma olarak yapılan isim.
HÜSNİ:
(Ar.) Er. -
Güzelliğe ait, güzellikle ilgili.
HÜSNİYE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Hüsni).
HÜSNÜ: (Ar.)
Ka. - Çok güzel.
HÜSNÜGÜL:
(a.f.i.) Ka. -
Gülün güzelliği.
HÜSNÜGÜZEL:
(Tür.) Ka. - Sarı
çiçekli, güzel yapraklı süsbitkisi.
HÜSNÜHAL:
(Ar.) Ka. -
Davranış güzelliği.
HÜSREV:
(Fars.) Er. 1.
Padişah, hükümdar, sultan. 2. Hüsrev şirin masalının erkek kahramanı. -
Hüsrev: Eserlerini daha çok Farsça yazmış bir Türk şairi ve edibi olup
1253-1325 yıllan arasında Hindistan'da yaşamıştır.
HÜTEYN:
(Ar.) Er. - Hicaz
ve Mısır'da dağınık halde yaşayan büyük bir göçebe kabile.
HÜVARE:
(Ar.) Ka. -
Berberi kabilesinin en önemlilerinden birinin adı.
HÜVEYDÂ:
(Fars) Ka. -
Açık, apaçık, belli, besbelli, zahir.
HÜZEY:
(Ar.)
Er. - Kuzey Arabistan'da büyük bir Arap kabilesi.
HÜZZAM:
(Fars.)
Ka. - Türk müziğinin en eski birleşik makamlarından.
-----------------Sonu--------------------