VABİL: (Ar.) Er. - İri damlalı
yağmur.
VABİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vabil)
VACİB: (Ar.) Er. 1. Dini (şer'i) bakımdan
terkedilmesi doğru ve uygun olmayan, kesinlik bakımından farzdan sonra gelen. 2.
Çok lüzumlu, bırakılması mümkün olmayan zaruri. -Türk dil kuralına göre "b/p"
olarak kullanılır.
VACİBE: (Ar.) Ka. - Yapılması gerekli
olan.
VACİD: (Ar.) Er. - Yaratan, meydana
çıkaran. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
VACİDE: (Ar.) Ka. 1. Meydana getirici,
yaratıcı. 2. Varlıklı, zengin.
VAFE: (Fars.) 1. Nasip, kısmet. 2. Erkek
ve kadın adı olarak kullanılır.
VAFİ: (Ar.) Er. - Yeter, tam. Sözünde
duran, sözünün eri.
VAFİD: (Ar.) Er. - Elçi, temsilci,
rasul.
VAFİR: (Ar.) Er. - Çok, bol.
VAFİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vafir).
VAFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Vafi).
VAHA: (Ar.) - Çöllerin su bulunan
kesimlerinde oluşan bitkili alan. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
VAHAB: (Ar.) Er. - Bağışlayan, ihsan eden.
- Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. "Abd" takısı alarak
kullanılırsa daha iyi olur: Abdülvahab.
VAHAT: (Ar.) Er. - Çöl ortasında suyu ve
yeşilliği olan yerler. Vahalar.
VAHDEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin tekliği, birliği.
- Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
VAHDET: (Ar.) Er. 1. Yalnızlık, teklik,
birlik. 2. Allah'ı birlemek, şirkten uzaklaşmak. 3. Hakimiyet ve teşri'i (yasa
koyuculuğu) yalnız Allah'a ait olarak görmek.
VAHİB: (Ar.) Er. - Bağışlayan,
bağışlayıcı. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
VAHİBE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Vahib).
VAHİD: (Ar.) Er. - Bir, tek, yalnız.
Allah'ın sıfatlarındandır. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak
kullanılır.
VAHİDDİN: (Ar.) Er. - Tek din, dinin
tekliği.
VAHİDE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Vahid).
VAİD: (Ar.) Er. - Birini iyiliğe sevk ve
kötülükten uzaklaştırmak için korkutma, yıldırma.
VAİL: (Ar.) Er. - Sığınan, kurtulan.
Sahabe adlarındandır: Vail b. Hucr.
VAİZ: (Ar.) Er. - Dinsel
öğütlerde
bulunan
kimse.
VAİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vaiz).
VAKAR: (Ar.) - Ağırbaşlılık, haysiyetini
koruma, temkin sabır, heybet. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VAKİ: (Ar.) Er. l.Vuku bulan, olan, düşen,
olagelen, rastlayan. 2. Geçen, geçmiş olan.
VAKIA: (Ar.) Ka. - (bkz. Vaki).
VAKIF: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi elde eden, bir
işten haberli olan. 2. Duran, ayakta duran. Arafat'ta vakfe yapan.
VAKKAS: (Ar.) Er. - Okçu, savaşçı. Sahabe
isimlerindendir.
VAKUR: (Ar.) Er. - Ağırbaşlı,
temkinli.
VALA: (Fars.) - Yüksek, yüce. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
VALAŞAN: (Fars.) Er. - Şanı yüce,
şanlı.
VALAY: (Fars.) - Yükseklik, yücelik. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VALİ: (Ar.) Er. - Bir vilayeti idare eden
en büyük memur.
VALİH: (Ar.) Er. - Şaşakalmış, hayret
etmiş, hayran.
VALİHE: (Ar.) Ka. - (bkz. Valih).
VAMIK: (Ar.) Er. 1. Seven, aşık. 2. Vamık
ile Azra öyküsünün erkek kahramanı.
VAMIKA: (Ar.) Ka. - (bkz.
Vamık).
VARAKA: (Ar.) Er. 1. Tek yaprak, tek kağıt.
Yazılı kağıt. 2. İlk vahyin gelmesi üzerine Hz. Hatice'nin Hz.
Peygamber'i
alıp götürdüğü meşhur kişi: Varaka b. Nevfel. 3. Varaka ile Gülşah
hikayesinin erkek kahramanı.
VARESTE: (Fars.) 1. Kurtulmuş. Serbest,
rahat, azade. 2. İlişiksiz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VARGIN: (Tür.) - Ulaşan, isteğine kavuşan. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VÂSIF: (Ar.) Er. 1. Vasfeden,
vasıflandıran. Bir kimse veya şeyi başkalarından ayıran kendine has hal, nitelik
hususiyet. 2. Bir şeyin mahiyeti, sıfatı, tabiatı, karakteri ile bunların tarif
ve sayılması.
VASIFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Vasıf).
VASIK: (Ar.) Er. - Güvenilen, emin,
mutemed. Abbasi halifelerinden birinin unvanı.
VASIL: (Ar.) Er. - Ulaşan, kavuşan,
yetişen.
VASILA: (Ar.) Ka. - (bkz. Vasıl).
VARİD: (Ar.) Er. 1. Gelen, vasıl olan, erişen. 2. Bir şey
hakkında çıkan, söylenen.
VARİDE: (Ar.) Ka. - (bkz.
Varid).
VARİS: (Ar.) Er. - 1. Cenab-ı Hakk'ın 99
isminden birisi. Mal ve mülkün, bütün değerlerin son ve gerçek sahibi yüce
Allah. 2. Varis kelimesi, müslümanlar kastedilerek de kullanılmıştır. 3.
Mirasçı, kendisine miras düşen.
VARIŞ: (Tür.) Er. - Zeka, anlayış,
akıl.
VARLIK: (Tür.) - Yaşam, hayat. Var olan
herşey. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VAROL: (Tür.)
Er. - Yaşa, uzun ve sağlıklı bir yaşamın olsun.
VASFİ: (Ar.)
Er. - Vasıfla ilgili, vasfa ait. Nitelikli.
VASFİYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vasfı).
VASİ: (Ar.)
Er. 1. Vasiyeti yerine getiren, vesayeti yüklenen kimse, henüz reşid olmamış
çocuğun işlerine bakmakla mükellef kimse. 2. Geniş, açık, enli, bol, kapsayıcı.
3. Her şeyi ihata edici. Bilgisinin boyutları sınırsız. 4. Allah'ın isimlerinden
(bkz. Abdülvasi). Kur'an-ı Kerim'de zikredilen isimlerdendir.
VASİLE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vasıl).
VASSAF: (Ar.)
Er. - Niteliklerini bildirerek anlatan ya da öven. Vassaf el-Hazrat.
İranlı tarihçi, yazar.
VASSAL: (Ar.)
Er. 1. Vasleden, ulaştıran, birleştiren. 2. Sayfalan yapışan, eski yazılı bir
kitabın sayfalarını ayıran sanatkar.
VASSALE: (Ar.)
Ka. - (Eski) yazma eserlerin kenarlı kısmına kağıt ilavesi suretiyle yapılan
tamir şekli.
VATAN: (Ar.)
Er. - Yurt, ülke.
VAZAH:
(Ar.) Er. -
Beyaz, güzel yüzlü adam.
VAZAHAT: (Ar.)
Ka. - Vazıhlık, açıklık.
VECAHEDDİN: (Ar.)
Er. - Dinin yüceliği, onuru. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak
kullanılır.
VECAHET: (Ar.)
Ka. 1. Güzel yüzlülük, gösterişlilik, güzel yüz. 2. Saygınlık, onur.
VECAZET: (Ar.)
Ka. - Sözün, veciz kısa oluşu.
VECDET: (Ar.)
Er. - Zenginlik, varsallık.
VECDİ: (Ar.)
Er. - Coşkunlukla ilgili, coşkunlukla oluşan.
VECDİYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vecdi).
VECHİ:
(Ar.) Er. - Yüzle
ilgili, yüze
ait.
VECHİYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vechi).
VECİBE: (Ar.)
Ka. - Ödev, boyun borcu, vazife.
VECİD: (Ar.)
Er. 1. Bir şeyin güzelliği karşısında kendini kaybedecek dereceye gelmek,
coşkulanmak. 2. Tanrı sevgisinden dolayı duyulan coşkunluk, sevinç.
VECİH: (Ar.)
Er. 1. Yüz, çehre. 2. Tarz, üslup. 3. Sebeb, vesile.
VECİHE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vecih).
VECİHİ: (Ar.)
Er. 1. Güzellik, hoşluk, uygunlukla ilgili.2. Bir kavmin önderi, şeref ve mevki
sahibi. Vecihi: Türk tarihçisi. (Kırım 1620).
VECİZ: (Ar.)
Er. - Kısa, derli toplu.
VECİZE: (Ar.)
Ka. - Derin anlamlı, özlü, güzel söz.
VECNE: (Ar.)
Ka. - Yanak yumrusu, elmacık.
VEDA: (Ar.)
Ka. 1. Ayrılırken söylenen selamlama sözü. 2. Ayrılma, ayrılış.
VEDAT: (Ar.)
Er. - Sevgi, dostluk.
VEDİ: (Ar.)
Er. - Başkasının malını saklamakla görevli kimse.
VEDİA: (Ar.) Ka
- Saklanılması, korunması için birine ya da bir yere bırakılan
emanet.
VEDÎATULLAH: (Ar.) -
Allah'ın emaneti, dini. Kadınlar da Allah'ın emaneti olarak
nitelenmişlerdir.
VEDİD: (Ar.)
Er. - Dost, sevgisi çok olan. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak
kullanılır.
VEDİDE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vedid).
VEDUD:
(Ar.) Er. 1. Çok
muhabbetli, çok şefkatli. 2. Allah'ın isimlerinden. İyi kullarını sevip onlara
rahmet ve rızasını irade eden yüce Allah. -(bkz. Abdülvedud). Kur'an'da Hud,
ayet: 90; Buruc, ayet: 14'te zikredilmiştir.
VEFA: (Ar.)
Er. 1. Sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme. 2. Sevgi, dostluk ve
bağlılıkta sebat. Yetme yetişme; ömrü vefa etmedi.
VEFAİ: (Tür.)
Er. - Vefa ile ilgili.
VEFAKAR: (a.f.i.)
- Sevgisi geçici olmayan, vefası olan. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
VEFİ: (Ar.)
Er. 1. Vefalı, bağlı. 2. Tam, mükemmel, eksiksiz.
VEFİA:
(Ar.) Ka. 1.
Vefalı, sevgisi geçici olmayan. 2. Tam, eksiksiz.
VEFİK: (Ar.)
Er. - Uygun, muvafık, arkadaş, yoldaş, aynı fikirde olan. Ahmed Vefik
Paşa.
VEFİKA: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vefik).
VEFİR: (Ar.)
Er. - Çok, bol.
VEFİRE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Vefir).
VEFRET: (Ar.) -
Çokluk, bolluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VEHBİ: (Ar.)
Er. - Allah'ın ihsanı sonucu olan. Allah vergisi, fıtri.
VEHBİYYE: (Ar.)
Ka. - (bkz. Vehbi).
VEHHÂB: (Ar.)
Er. - Çok hibe eden, bağışlayan. Sayısız nimetler veren yüce Allah. Bu isim
Esmau'l-Hüsna'dan-dır. Kur'an-ı Kerim'de, Al-i İmran, ayet: 8; Sa'd suresi ayet:
9 ve 35'te geçmektedir. - (bkz. Abdülvehhab).
VEHHAC: (Ar.)
Er. - Çok parıltı. Çok alevli.
VEHB: (Ar.)
Er. - Bağışlama, bağış, vergi. Vehb b. Münebbih: Kitabü'l-Kader'in
müellifi.- Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
VEKİL: (Ar.)
Er. 1. Başkasının yerine ve adına hareket eden veya konuşan. 2. Asıl vazifelinin
yerine çalışan, bir vazifeyi geçici olarak idare eden. 3. Hükümet üyesi olan
kimse, bakan, nazır. 4. Kur'an'da Allah'ın ismi olarak da geçmektedir, (bkz.
Abdülvekil).
VEKKAD: (Ar.)
Er. - Parlak, aydınlık, ışıklı.
VELA: (Ar.)
Er. - Yakınlık, sahiplik. Efendisinin, azat ettiği köle ve cariyesi ile olan
münasebeti ve onlar üzerindeki hakkı.
VELADET: (Ar.) -
Doğuş, dünyaya gelmek, ortaya çıkmak.
VELAYA:
(Ar.) Ka. - Ermiş
kadınlar.
VELAYET: (Ar.)
Ka. l. Velilik, ermişlik. Veli ve ermiş olan kimsenin hali ve sıfatı. 2.
Başkasına sözünü geçirme. 3. Dostluk, sadakat.
VELİ: (Ar.)
Er. 1. Çocuğun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hal ve hareketlerinden sorumlu
bulunan kimse. 2. Dost, yakın. 3. Allah'ın sevgili kulu, ermiş evliya. Allah'ın
isimlerinden.
(bkz.
Abdulveli).
VELİCAN:
(Ar.) Er. -
Candan, dost, yakın.
VELİD:
(Ar.) Er. - Yeni
doğmuş çocuk. Erkek çocuk, köle. Sahabe isimlerindendir.
VELİDE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Velid).
VELİME:
(Ar.) Ka. - Düğün
ziyafeti.
Evlenme,
düğün.
VELİYE:
(Ar.) Ka. -(bkz.
Veli).
VELİYULLAH:
(Ar.) Er. -
Allah'ın sevgili kulu. Allah'a teslim olmuş, onun hakimiyet ve sultasının
dışında hakimiyet ve sulta tanımayan. Yalnızca Allah'ı, rasulünü ve mü'minleri
dost edinen.
VELİYÜDDİN:
(Ar.) Er. - Dinin
sahibi. Dinin dostu.
VELU:
(Ar.) Er. - Bir
şeye fazla düşkün olan.
VELUD:
(Ar.) Ka. -
Doğurgan, çok doğuran.
VEMİZ:
(Ar.) Er. - Bulut
arasından görünen ışık.
VENÜS: (Fran.)
Ka. - Merkür'den sonra, Güneş'e en yakın olan
gezegen. Çobanyıldızı.
VERÂ:
(Ar.) Ka. 1.
Günah ve haramdan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durma, takva, ittika. 2.
Halk, mahluk, alem, kainat.
VERDA:
(Ar.) Ka. -
Gül.
VERDİ:
(Ar.) Er. - Güle
ait, gül ile ilgili.
VERDİNAZ:
(a.f.i.) Ka. -
Naz gülü, nazlıların gülü.
VERGİ:
(Tür.) - Bir
kimsenin doğuştan sahip olduğu iyi nitelikler. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
VERGİN:
(Tür.) - Verici,
özverili kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VERİM:
(Tür.) - Ortaya
çıkan, beklenilen, istenilen sonuç. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
VERKA:
(Ar.) Er. 1.
Yabani güvercin, üveyik. 2. Açık, boz renk.
VERRAK:
(Ar.) Er. -
Kağıtçı. Ünlü Arap kelam bilgini: Ebu İsa Muhammed b. Harun
el-Verrak.
VERŞAN:
(Ar.) - Çevreye
şan ver, ünlen, ünlü ol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VERZİŞ:
(Fars.) Ka. 1.
Çalışma, işletme. 2. Çalışmış.
VESAMET:
(Ar.) - Güzellik,
güzel olma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
VESİK:
(Ar.) Er. - Çok
sağlam, güçlü.
VESİKA:
(Ar.) Ka. -
İnanılacak sağlam delil. Belge.
VESİLE:
(Ar.) Ka. 1.
Neden, sebep. 2. Elverişli durum. 3. Kavuşma, yaklaşma. 4. Rasulullah'ın
cennetteki makamı. Maide suresi 57. ayette geçmektedir.
VESİM:
(Ar.) Er. - Güzel
yüzlü.
VESİME:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Vesim).
VEYİS:
(Tür.) Er. -
Yoksulluk, muhtaçlık.
VEYSEL:
(Ar.) Er. - Aslı
Üveys'tir. Kurt
anlamında. Veysel Karanı: Raşid halifeler döneminde Şam'dan Medine'ye
gelerek yaşamış, Medine-i Münevvere'de itibarlı bir hayat sürmüş. Hadis-i
şeriflerde övülmüş meşhur veli. Sıffin savaşında şehid olduğu söylenir. - (bkz.
Üveys).
VEYSİ:
(Ar.) Er. -
Yoksul, muhtaç. Veysi: Türk şair, yazar (Üsküp 1625).
VEZİME:
(Ar.) Ka. -
Beytullah'a gönderilen hediye, armağan.
VEZİR:
(Ar.) Er. -
Osmanlı devletinde, askeri ve idari en yüksek derece olan vezirlik rütbesinde
olan kimse.
VEZİRE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Vezir).
VİCDAN:
(Ar.) Ka. 1.
İyiyi kötüden, hayrı serden ayırmayı sağlayan iç duygu, ahlak şuuru. His duygu.
2. Din, inanç.
VİDAD:
(Ar.) Er. -
Sevme, sevgi. Dostluk.
VİDADE:
(Ar.) Ka. - (bkz.
Vidad).
VİLDAN:
(Ar.) Ka. 1. Yeni
doğmuş çocuklar. 2. Kullar, köleler. Kur'an'da
zikredilmiştir.
VİSALİ:
(Ar.) Er. -
Kavuşma, ulaşma
ile
ilgili.
VİSAM:
(Ar.) Er. -
Damgalı, nişanlı.
VOLKAN:
(Fran.) Er. -
Yanardağ, burkan.
VURAL:
(Tür.) Er. - Vur
al.
VURALHAN:
(Tür.) Er. -
Vural han.
VURGUN:
(Tür.) Er. -
Birine aşık, tutkun.
VUSKA: (Ar.) -
Çok sağlam, pek kuvvetli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
Urvetul-Vuska (Pek sağlam kulp) müslümanlık.
VUSLAT:
(Ar.) Ka. -
Ulaşma, erişme, kavuşma, buluşma, beraber olma.
VUSTA:
(Ar.) Er. 1.
Orta, ortada bulunan, arada olan, iç. 2. Orta parmak.
VÜREYKA:
(Ar.) Ka. -
Yaprakçık, küçük yaprakçık.
----------------------Sonu-----------------------------