Ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım
1938 günü saat dokuzu beş geçe öldü.
O tarihten bu yana 10 Kasım'la
başlayan hafta, yurdumuzda Atatürk Haftası olarak değerlendirilir. Bu
hafta içinde, Atatürk'ün yaşamı, yurtseverliği, inkılap ve ilkeleri anlatılır.
Ata'nın daha iyi tanıtılması amacıyla açık oturumlar düzenlenir. Radyo ve
televizyonda, Atatürk'ün konuşmaları kendi sesinden dinletilir. Atatürk'le
ilgili filmler gösterilir. 10 Kasım günü Atatürk, tüm yurtta törenlerle anılır.
Ölüm anı olan saat dokuzu beş geçe "ti" sesi ile saygı duruşuna geçilir. Kara ve
deniz taşıtları oldukları yerde durarak düdüklerini çalarlar. Düzenlenen anma
törenlerinde Ata'nın yaşam öyküsü, Atatürk inkılap ve ilkeleri anlatılır,
seçilmiş Atatürk şiirleri okunur.
ATATÜRK'ÜN YAŞAMI
Selanik'te Ahmet Subaşı Mahallesinin
Islahane Caddesinde iki katlı pembe boyalı bir ev vardı. Bu evde Ali Rıza Efendi
ile Zübeyde Hanım otururdu. 1881 yılında bir oğulları oldu. Adını Mustafa
koydular. Mustafa sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu.
Bütün çocuklar gibi Mustafa'nın
çocukluğu da mahallede komşu çocukları ile güle oynaya geçti. Mustafa, Şemsi
Efendi Okuluna başladı. Kısa bir süre sonra babası Ali Rıza Efendi öldü.
Güç
koşullar altında öğrenimini sürdüren Mustafa, bugünkü askeri ortaokul dengi olan
Askeri Rüştiye'ye başladı. Orta kısmı başarı ile bitirdikten sonra lise dengi
olan Manastır Askeri İdadi'sine yazıldı. Derslerine düzenli olarak çalışan
Mustafa Kemal liseyi bitirdi.
İstanbul'a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi. Üç
yıllık öğrenimini başarı ile sona erdi. Kurmay subay yetiştirilmek üzere Kurmay
Okulu'na seçildi.
Mustafa Kemal, bu okulda geleceğe yönelik tasarı ve
ileri düşünceleriyle kendini tanıttı. Başarılı bir öğrenimden sonra Kurmay
Yüzbaşı oldu. Zamanın padişahı II. Abdulhamit'in gizli polisleri Mustafa
Kemal'in ileri düşüncelerini, arkadaşları ile yaptığı tartışmaları, O'nun
özgürlük ve siyasal konulardaki düşüncelerini padişaha bildirmişlerdi. Mustafa
Kemal ve arkadaşları bu nedenlerle Yıldız Sarayı'nda sorguya çekildiler. Mustafa
Kemal bir süre tutuklu kaldı. Fakat suçlu görülmedi. Ancak düşünceleri tehlikeli
sayıldığı için, başkentten uzağa Şam'da bulunan Beşinci Orduya gönderildi.
Mustafa Kemal, Şam'da arkadaşları ile birlikte Vatan ve
Hürriyet adlı gizli bir dernek kurdu. Sonra gizlice Makedonya'ya geçti.
Selanik'te Vatan ve Hürriyet Derneği'nin bir şubesini açtı. Dernek, padişahın
baskı yönetimine karşı kurulmuştu. Bu nedenle yapılacak çalışmaların gizli
olması gerekiyordu. Şam kenti dışındaki yerlerde bulunan subayların da derneğe
katılmaları için Mustafa Kemal görevlendirildi. Bu amaçla aynı yıl subayların
yoğun olarak bulunduğu Makedonya'daki 3. Orduya atandı.
1908 yılında meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki
Fırkası iktidarı aldı. Ancak padişahın kışkırttığı gericiler meşrutiyete, yeni
düşüncelere ve atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul'da 31
Mart ayaklanması oldu. Bunun üzerine Selanik yöresindeki birliklerden bir ordu
toplandı. Mustafa Kemal, Harekat Ordusu adını verdiği bu orduda görev aldı.
Ayaklanma bastırıldı. Harekat Ordusuyla birlikte Mustafa Kemal Selanik'e döndü.
İki yıl sonra Genel Kurmay Başkanlığında bir göreve atandı.
Bu sırada İtalyanlar Trablusgarb'a saldırdılar. Mustafa Kemal
ve arkadaşları Tobruk'a giderek buradaki Türk birliklerine katıldılar. Yapılan
savaşlarda önemli başarılar sağlandı. Ancak bu sırada Balkan Savaşı başlamıştı.
Mustafa Kemal geri dönmek üzere Mısır'a geldiğinde Selanik'in düşman eline
geçtiğini; Bulgar ordularının Çatalca'ya kadar ilerlediklerini öğrendi.
İstanbul'a gelen Mustafa Kemal'e Bolayır'da bulunan bir
kolordunun kurmay başkanlığı görevi verildi. Savaş süresince bu görevde kaldı.
Balkan Savaşı sona erince Sofya'ya ataşemiliter olarak atandı. Bir süre sonra
Birinci Dünya Savaşı başladı. Almanların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu da
savaşa katıldı.
Mustafa Kemal, bulunduğu görevden alınarak bir kıta
komutanlığına getirilmesini istedi. Bunun üzerine Tekirdağ'da yeni kurulan 19.
Tümenin komutanlığına atandı. Mustafa Kemal'in kısa sürede hazırladığı tümen
Çanakkale Savaşları'na katıldı. Mustafa Kemal burada düşmanın karadan ve
denizden yaptığı saldırıları durdurdu.
Anafartalar'da bir avuç güçle düşmanların bütün planlarını
bozdu. Onlara kayıplar verdirdi. Çanakkale Boğazı'nı geçmelerini önledi. Bu
başarılar sonucu rütbesi albaylığa yükseltildi ve Anafartalar Kahramanı olarak
anılmaya başladı.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı'ndan sonra Diyarbakır'daki
kolordu komutanlığına atandı. Bu görevde iken rütbesi generalliğe yükseltildi.
Muş ve Bitlis'i Ruslardan kurtardı. (1916)
Daha sonra 7. Ordu Komutanlığına atandı. Bu ordu Halep'te
toplanıyordu. Atatürk grup komutanı oldu. Alman generalinin ordunun yönetimi
konusundaki düşüncelerine karşı çıktı. Ordu komutanlığını bırakarak İstanbul'a
geldi. Veliaht Vahdettin'in Almanya'ya yaptığı resmi geziye katıldı. Dönüşte
hastalanarak Viyana ve Karlsbad'a gitti. Bu sırada padişah 5. Mehmet öldü.
Vahdettin VI. Mehmet adı ile tahta çıktı. Yurda dönen Mustafa Kemal yeniden 7.
Ordun komutanlığına getirildi. Şam'da başkaldıran Arap kabileleriyle savaştı.
Onların ilerlemesini önledi. Bundan sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına
atandı. Bu sırada savaş sona ermiş, Mondros Silah Bırakışması imzalanmıştı.
Mustafa Kemal bu bırakışmanın kötü koşullarını kabul etmedi. Emrindeki silah ve
kuvvetleri düşmana vermeyeceğini hükümete bildirdi. Bunun üzerine komuta ettiği
Yıldırım Orduları Grubu kaldırıldı. Mustafa Kemal de İstanbul'a döndü.
ATATÜRK İLKELERİ
Atatürk döneminde gerçekleştirilen köklü değişikliklere Atatürk
İnkılapları (Devrimi) denir. Atatürk devrimleri ileriye, güzele, iyiye doğru
yapılan köklü değişikliklerdir.
Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel inançlar da Atatürk
ilkeleridir. Atatürk devrim ve ilkeleri bir bütündür. Bu bütün, çağdaş uygarlığa
ulaşmayı amaçlar.
Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel inançlarına Atatürk
ilkeleri denir. Atatürk ilkeleri bir bütündür. Başlıcaları şunlardır:
-
Cumhuriyetçilik:
Cumhuriyet, halkın halk tarafından
yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde egemenlik ulusundur. Ulus egemenlik
hakkını ve yetkisini temsilcileri aracılığıyla kullanır. Halkın temsilcileri
Büyük Millet Meclisi'ni oluşturur. Ülkeyi bu meclis yönetir. Yönetimi bu meclis
denetler.
Atatürk, belirli kişi, topluluk ve ailenin ülke yönetiminde söz
sahibi olmasını doğru bulmazdı. Bu amaçla saltanat yönetimini kaldırarak 29 Ekim
1923'te Cumhuriyeti ilan etti.
-
Halkçılık:
Cumhuriyet yönetimi halkçılık ilkesinin
benimsenmesi ile yerleşir. Halkçılık, halkın genel mutluluğunu düşünmektir.
Halkçılık ilkesi halkımızın sosyal, kültürel, ekonomik yönden gelişip
güçlenmesini amaçlar.
-
Laiklik:
Cumhuriyetten önce ülkemiz din kurallarına
göre yönetilirdi. Devleti ilgilendiren önemli konularda din adamlarının onayı
gerekirdi. Din adamları Müslüman olmayan bilim adamlarının buluşlarını,
yeniliklerini benimsemezlerdi. Bunlara karşı çıkarlardı. Bu nedenle Osmanlı
imparatorluğu önceleri durakladı. Sonra geri kaldı. Dinin devlet işlerine
karıştırılması yurdumuza yeniliklerin girmesini geciktirdi. Atatürk din ve
devlet işlerini birbirinden ayırdı. İnsanların dini inançlarında, ibadetlerinde
serbest olduğunu belirtti. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına
Laiklik denir.
-
Devletçilik:
Bu ilke ekonomik kalkınmada devlete
büyük görevler yükler. Atatürk sosyal, kültürel, ekonomik alanda kalkınmanın
gerçekleştirilebilmesi için devletin büyük masraflar isteyen konularda öncülük
etmesini isterdi. Bu amaçla yurdun birçok yerinde hava alanları kuruldu. Devlet
eliyle Bursa'da Merinos, Nazilli'de Bez fabrikası, Uşak'ta Şeker fabrikası
açıldı. Demir - Çelik sanayiinin geliştirilmesi amacı ile Karabük Demir - Çelik
fabrikası, madenlerimizin işletilmesi için Etibank kuruldu. Devlet eliyle
limanlar yapıldı. Türk Hava Yolları kuruldu. Yurdumuzdaki demiryolları devlete
mal edilerek genişletilmeye, işletilmeye başlandı.
-
Milliyetçilik:
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın çıkış
noktasını oluşturur. Atatürk'ün bu ilkesi dünyada ezilen ulusların kurtuluşuna
ışık tutmuştur. Atatürk'ün milliyetçiliği kültür ve düşünce birliği temeline
dayanır. Ulus bireylerinin tasada ve kıvançta bir ve beraber olmalarını ön
görür. Atatürk yurt ve dünyada barış ülküsüne bağlı bir önderdi.
-
İnkılapçılık:
İnkılap; ileriye, güzele, iyiye doğru
yapılan köklü değişikliklerdir. Bu amaçla Atatürk bir dizi değişiklikler
yapmıştır. Değişen, ilerleyen dünyamızın gerisinde kalmamak için ilerlemek
zorundayız. Sonsuza doğru durmadan ilerleyeceğiz. Atatürk inkılaplarının
bekçisi, ilkelerinin savunucusu bizleriz. Atatürk ilkelerini korumak ve kollamak
ulusal bir görevdir.
ATATÜRK VE HALK
Atatürk, tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk
olduğu inancında idi.
Cumhuriyetimizin 3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve
kasabalardan gelen halk ile dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan
Atatürk'ü kadın, erkek bütün halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden
ayrılacağı sırada halk ile arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti,
yaverini yanından uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki
vatandaşın omuzlarına dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu
incitmemek için arada bir boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra:
- Artık otomobile binseniz dediler :
Uyanır gibi oldu. Yanındakine :
- Sen belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ?
dedi. Bundaki zevk hiç bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu
zevkten biraz daha ayırmayın.
Taşhan'ın önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi.
Cumhuriyetin 12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı.
"Atatürk bizim en büyüğümüzdür.", "Atatürk bu milletin en
yükseğidir."," Türk milleti asırlardan beri bağrından bir Mustafa Kemal
çıkardı."
Gibi Döviz listesini gözden geçiren Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı:
"Atatürk bizden biridir."
Atatürk der ki: "Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi
yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı hizmetler
olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim. Yapılanların
hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
Geçmişte medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu
ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz.
Yarıda bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu
tavsiye ederim. Şahsınız için değil, kendisinden olduğunuz millet için
çalışınız.
Falih Rıfkı ATAY
(Babamız Atatürk, 1955) |
ATATÜRK'ÜN RESMİ
Kürsünün üstünde bir resim;
Gözleri
denizlerden mavi,
Bakışları güneşlerden sıcak.
Bu resimle başlar bizim
günümüz,
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimiz kürsüde
Verdiği
dersi
Dinler bizimle birlikte,
Atatürk'ün resmi.
Çalışkanız
çünkü
Çalışınca,
Bakarız. Atatürk güldü.
Bir yanlışlık
yaparsak,
Bulutlanır gözleri,
Anlarız Atatürk üzüldü.
Behçet
NECATİGİL
ATATÜRK
Yapraklar dökülür kasımlarda,
Yeller uğuldar vadilerde,
ne çıkar,
Bir özgürlüksün çağlara en güzelinden,
Sen bayrak bayrak
fikirsin,
Ölüşün diriliştir yeniden.
Başak saçlarında
Anadolu'm,
Gözlerinde yurdumun denizleri,
Sen yarınlara uzanmış
ışık,
Savaşta kartal, barışta defne çelengi,
Sen sonu yenmiş
zamansın.
Sende çarpar, sende düşünür Türkiye'm,
Sende büyür
kucaklar,
Ulusun beyni, toprağın yüreği,
Kemal Paşam, Atatürk'üm !
Sen
mayıslarda doğan güneş,
Evrenimin sabahı, damarımın kanı,
Sen mavilerde
yeşeren yapraksın,
Bir yolsun sevgi, sevgi
Sen her mevsimde açan
baharsın!
M.Güner DEMİRAY
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP
Siz beni halâ anlamadınız
Ve
anlamayacaksınız çağlarca da.
Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u
diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i
anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Bırakın o
altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana,
neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun,
sefaletin ?
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal
ülküsü, sadece söz değil.
Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar
uluslara eşit yeni buluşlardan.
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız
mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemal'i
anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Halâ,
o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana
ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın !
Uluslar, fethine
çıkıyor, uzak dünyaların.
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak
değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Beni seviyorsanız eğer
ve anlıyorsanız ;
Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim
ağartsın saçlarınızı. Kitaplar.
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz
karanlıklar.
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü,
sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü.
Görüyorum
ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka
eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen
?
Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz
değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata
varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak
ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemal'i
anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
O BİR IŞIKTIR
O bir
ışıktır,
Sönmedi,
Sönmeyecek.
Türk
gençliği
İzinden,
Dönmeyecek.
Kimse kesemez,
İçimizdeki
Büyük
hızı.
Bizler yaşadıkça
Yaşatacağız,
Ata'mızı.
Öğrenci
Behlü ZEREN
MUSTAFA KEMAL
Mustafa Kemal'i gördüm düşümde,
Daha,
diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen
Sabaha, diyordu.
Al bir
kalpak giymişti al,
Al bir ata binmişti, al,
Zafer ırak mı ?
dedim,
Aha, diyordu.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
ATATÜRK
Düşmanların elinden
Bizi kurtaran sensin.
Bu toprağı
yeniden
Özenle kuran sensin.
Ünümüzü dünyaya
Mertçe duyuran
sensin.
Gündüz gün, gece aya
Benzer kahraman sensin.
Adını büyük,
küçük
Anıyoruz her zaman,
Adı büyük Atatürk
Anlı şanlı
kahraman.
Nabzımızda atansın
Ey ! ölmeyen atamız.
Gönlümüzde
yatansın
Seni unutamayız.
Mehmet Necati ÖNGAY
ATATÜRK GÜLÜMSEDİ
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Biz sınıfa
girince
Dağıldı kara bulutlar
Açıldı gonca.
Baktı ki okul
yenidir
Siz yenisiniz, düşünceler yeni
Atatürk gülümsedi
öğretmenim
Saklıyamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz,
bilgili
Eğitiyorsunuz yolunca, yöntemince
Atatürk gülümsedi
öğretmenim
Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza,
Çiziyorsunuz
yolu,
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan
bütün yaz.
Atatürk gözünü kırpmamış,
Çünkü boşmuş sıralar,
Çünkü harf
okunmamış.
Kapkara bulutlar inmiş
Işıklı gözlerine.
Bora gibi,
fırtına gibi Atatürk'üm
Sanırım yönelmiş bilgisizliğe.
Ama baktı ki
gün doğmuş,
Bir koşu varmışız okula
Özlemle açılmış kitaplar,
Bir
iştah, kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış,
Sınıfa girmişsiniz
Bütün
bakışlar sizde
Günaydın demiş.
Derse başlıyorsunuz
Sımsıcak bir
sevgi gözlerinizde.
Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz
Aydın ufuklarda
yürüyor hızla.
Atatürk gülümsedi öğretmenim
Övünüyor bizle.
Dağıldı
kara bulutlar
Biz sınıfa girince.
Atatürk gülümsedi
öğretmenim
Kürsüde kendini görünce.
Talat TEKİN
ATATÜRK
Adını adımdan önce,
Heceledim, öğrendim,
Duvarları,
kitapları,
Senin resminle beğendim.
Binbir biçim içinden,
Bir anda
seçerim yüzünü,
Kimse alamaz içimden,
Gözlerinin gündüzünü.
Bütün
bildiklerimden,
daha yakınsın yüreğime,
Alfabeyi hecelerken,
"Atatürk"
yakıştı elime.
Seni yazdım, okudum,
Seni belledim yürekten,
Her
törende birlikteyiz,
Bayrağın içinde sen, ben.
Daha iyi anladım her
yıl,
Açıldıkça düşüncelerim,
İlk sevgim büyür, büyür de,
Seni daha da severim.
Her yön sen olursun sen,
Kitap,
tren, şapka, kravat,
Sen Türkiye'mi uçuran,
En büyük tanrısal
kanat.
Her On Kasım'da gözlerimiz,
Bir daha ağlarken sana,
Bir kez
daha inanırız,
Her yerde yaşadığına.
İbrahim Zeki BURDURLU
|
ATATÜRK İNKILAPLARI
Atatürk inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine kavuştuk.
Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon
ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar,
fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.
Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Mustafa Kemal Paşa'nın
önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı.
Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları
imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet
Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1
Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı.
Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921
Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin
hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin ilanı ile
tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.
Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik:
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi
dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde
sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim
kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra
İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok
sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani
okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları
kuruldu.
Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim
kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm
okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.
Atatürk eğitime, öğretime çok
önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı
kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı.
Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında
Başöğretmen olarak dersler verdi.
Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi.
Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya
başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı
ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı
sözcüklerden arındı.
Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler:
Atatürk
dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler
yaptı.
Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi
olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü
birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre
düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir
farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim
kullanılmaya başlandı.
Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat
uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler
arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları önlemek için
takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi.
Hafta tatili
Cuma'dan Pazar gününe alındı.
KURTULUŞ SAVAŞI
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'da padişah ve devlet ileri
gelenleri ile yaptığı görüşmeler sonucu İstanbul'da yapılacak çalışmaların bir
yarar sağlamayacağını anladı. Yurdu kurtarmak için Anadolu'ya gitmeye karar
verdi. Yakın arkadaşlarının yardım ve işbirliği ile görev bölgesi Samsun ve
dolayları olan 9. Ordu Müfettişliğine atandı.
16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile yola çıktı. Bu
tarihten sonra Mustafa Kemal yurdu düşmanlardan kurtarmayı ve yeni bir Türk
Devleti kurmayı amaçlayan büyük ve tarihi çalışmalarına bulunuyordu
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'dan Anadolu'ya çıktı. Burada bir hafta
kaldıktan sonra Havza'ya geldi. Buradan Amasya'ya geçerek valilere, komutanlara,
ulusal örgütlere bir genelge gönderdi. Bu genelgede yurdun bağımsızlığını
sağlamak için bütün yurttaşlara çağrıda bulundu. Daha sonra yol boyunca uğradığı
il ve ilçelerdeki yetkililerle görüşerek, onlara yurdu kurtarma ve
bağımsızlığına kavuşturma tasarısını anlattı. Havza'dan Amasya'ya ve Sıvas'a
oradan da Erzurum'a gitti.
Bu sırada padişah kendisini İstanbul'a çağırıyordu. Artık
ülkemizin kurtulması ve egemenliğin sağlanması için gerekli ortam hazırlanmış
olduğundan Mustafa Kemal ordu müfettişliği görevinden ve askerlikten ayrıldığını
İstanbul'a bildirdi. 23 Temmuz 1919 günü bir ilkokulun salonunda toplanan
Erzurum Kongresi'ne başkanlık etti. Bu toplantıda, yurdun düşmanlardan
kurtarılması için çalışma kararı alındı.
Mustafa Kemal bu kongreden sonra 4 Eylül 1919 günü Sıvas
Kongresi'ni topladı. Bu toplantıda da Erzurum'da alınan kararlar üzerinde durdu.
Bundan sonraki çalışmaların Ankara'da yapılmasına karar verildi. Mustafa Kemal
Paşa 27 Aralık günü Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yöneteceği kent olan Ankara'ya
geldi. Çalışmalarını Ankara'da sürdürdü. İllere bir genelge göndererek Millet
Meclisi'nin hemen toplanabilmesi için temsilcilerin seçilmesini istedi.
23 Nisan 1920 günü ulusun temsilcilerinden oluşan ilk Türkiye
Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis Mustafa Kemal'i başkanlığa seçti. Böylece
Ankara'da ulus temsilcilerinden oluşan bir meclis işe başlamış oldu. Bu meclisin
kuruluş esası egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olması ilkesiydi. Meclis,
Osmanlı hükümeti ile düşman ülkeleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nı
tanımayacağını bütün dünyaya duyurdu.
Ankara'da Millet Meclisi'nin açılması, Mustafa Kemal'in başkan
seçilmesi padişah ve onun hükümetini çok korkuttu. Özellikle Sevr Antlaşması'nın
tanınmayacağı yolundaki karar onları büsbütün kuşkulandırdı. Düşmanlarla
işbirliği yapan bir takım gericileri Anadolu'nun çeşitli yerlerinde
örgütlediler. Büyük Millet Meclisi'ne karşı ayaklanmalar başladı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları İstanbul Hükümeti tarafından vatan
haini olarak ilan edildi. Haklarında ölüm cezası kararı verildi.
Bütün bunlar olurken Ankara'da ve bütün Anadolu'da yürekleri
yurt sevgisi ile dolu insanlardan oluşan bir ordu kuruluyordu. İstanbul'dan
kaçarak gelen subay ve aydınlar bu orduda görev alıyorlar, yurdun dört bir
yanından koşup gelen erlerimiz de silahlandırılarak cephelere gönderiliyordu.
Eskişehir yöresinde İnönü'de, Yunan ordusu ile karşı karşıya
gelen bu genç ordu, Yunanlıları I. ve II. İnönü Savaşı adı verilen iki
büyük savaşta yenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varlığını, sesini bütün
yurda ve dünyaya bir kez daha duyurdu.
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'i olağanüstü yetkilerle
başkomutanlığa getirdi. Ordularımız Sakarya kıyılarında 22 gün 22 gece süren
savaş sonucunda Yunan ordularına karşı yeni bir zafer kazandı. Bu başarısı
üzerine Mustafa Kemal'e orduda en büyük rütbe olan mareşallikle birlikte Gazi
unvanı verildi. Sakarya Meydan Savaşı adı ile tarihe geçen bu savaşta ordumuzun
gücü dünyaya bir kez daha tanıtıldı.
Artık düşmanı yurdumuzdan atacak son ve kesin savaşın
hazırlıkları başlamıştı. Bu amaçla bütün yurttaşlar savaşa hazırlandı. Kadınlar,
dedeler, nineler, kağnılarla cepheye silah ve yiyecek taşıdılar. Birliklerimiz
düşmanı can evinden vurmak için yerlerini aldılar.
Bu sırada Yunan ordusu Afyonkarahisar bölgesine çekilmişti.
Yetkili kişiler Yunanlıların hazırladığı siperlerden geçme olanağının
bulunmadığını, bu nedenle Türklerin Yunanlıları yenmesinin söz konusu
olamayacağını ileri sürüyorlardı. Ancak bu uzmanlar ulusal bir davaya inanmış
insanların ne denli güçlü olabileceğini hesaba katmıyorlardı. Hazırlıklarını
bitiren ordumuz, 26 Ağustos 1922 sabahı çok erken saatlerde yeri göğü titreten
topçu ateşiyle saldırıya geçti. Çok kanlı çarpışmalar oldu. Atatürk'ün yönettiği
bu savaşa tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı denir. Düşmanlar
erlerimizin kahramanca saldırısına dayanamadılar. Ellerindeki silah ve cephaneyi
bırakarak canlarını kurtarmak için kaçtılar. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 1
Eylül günü ordumuza ; "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!.." emrini
verdi. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başarıya ulaşması özlemiyle yanıp tutuşan
kahraman erlerimiz kaçan düşmanın ardından gece gündüz demeden hızla ilerledi. 9
Eylül sabahı birliklerimiz İzmir'e girdi. Yabancı bayrakların dalgalandığı
yerlere bayrağımız çekildi. Düşmanların çoğu limanda bulunan savaş gemilerine
binerek kaçtılar. Kalanlar tutsak edildi. Böylece Kurtuluş Savaşımız bitti.
Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler:
Cumhuriyet öncesinde yargı
işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din
kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski
mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların
yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk
devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve
erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme
hakkına kavuştu.
Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler:
Lozan Barış Antlaşması ile
yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi
zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı.
Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar,
özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak
yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı.
Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz
zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş
vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.
Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Atatürk, ulusumuzun uygar uluslar
düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü değişiklikler yaptı. Yeni okullar
açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını sağladı. Güzel sanatların gelişmesi
için gerekli girişimlerde bulundu. Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor
alanları, kapalı spor salonları yapıldı. Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm
sosyal kurumlar Atatürk döneminde açıldı.
T.C. KURULUŞU
Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa Ankara'ya gelerek yüzyılların
ihmali sonucu geri kalmış yurdumuzun, bayındır bir ülke olması için gerekli
çalışmalara başladı.
Öncelikle ulusa ve yurda artık zarardan başka bir şey vermeyen
padişahlığı kaldırdı. Son padişah Vahdettin, ordumuzun zaferini öğrenince
düşmanla birlik olup yurttan kaçmıştı. 1 Kasım 1922 günü altı yüzyıldan beri
yurda ve ulusa egemen olan Osmanlı saltanatı tarihe karıştı.
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile
tüm uluslar Türk'ün zaferini kabul etti. Artık Türk ulusunun yönetim şeklinin
kesin olarak belirlenmesi zamanı gelmişti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının
isteği ile Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 1923 günü alkışlar arasında Türkiye'nin
devlet şeklini Cumhuriyet olarak kabul etti. İlk Cumhurbaşkanlığına da Mustafa
Kemal seçildi. O tarihte 42 yaşındaydı. Ulusu, O'nu yüce yere getirmiş
böylelikle O'na olan borcunu ödemek istemişti.
Padişahlığın kaldırılmasından sonra 3 Mart 1922 günü Halifelik
kaldırıldı. Bundan sonra Mustafa Kemal, yurdun bayındırlığı ve ulusumuzun
yücelmesi için hukukta, ekonomide, sosyal alanda inkılaplar yaptı.
Genç yaştan beri cephelerde güç koşullar içinde yaşayan
Atatürk'ün sağlığı gün geçtikçe bozulmaya başladı. Hasta olduğu günlerde bile
hiç dinlenmeden devlet ve yurt işlerinde çalışması onu büsbütün yıprattı.
Hastalığı artınca İstanbul'a gitti. Orada Savarona yatında kaldı. Devlet
işlerini buradan yürütüyordu. Zaman zaman da gemi ile geziler yapıyordu. Ancak
hastalığı günden güne artıyordu. Çok istediği halde Cumhuriyet'in 15. Yıldönümü
törenlerinde hazır bulunmak için Ankara'ya gidemedi.
8 Kasım gecesi komaya girdi. 9 Kasımda da aynı durum sürdü.
Yabancı ülkelerden gelen doktorlar da Türk meslektaşları gibi O'ndan ümitlerini
kestiler. 10 Kasım sabahı "Saat Kaç ?" diye sordu. Bu Atatürk'ün son sözleri
oldu. Saat dokuzu beş geçiyordu. Atatürk ölmüş, onunla birlikte tarihin en büyük
askeri, devlet adamı, devrimcisi göçüp gitmişti. Atatürk'ün ölüm haberi tüm
yurtta ve dünyada büyük bir acı yarattı. Bayraklar yarıya indi. Yurtta yas ilan
edildi.
İstanbul halkı Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutu önünden günlerce
hıçkıra hıçkıra geçti. 19 Kasım günü Saray'dan alınan tabut törenle Yavuz
zırhlısına getirildi. 20 Kasım günü Ankara'ya getirilen cenaze Büyük Millet
Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankaralılar sevgili Ata'nın önünden
gözyaşı dökerek geçtiler. 21 Kasım günü Atatürk'ün cenazesi geçici olarak
kalacağı Etnoğrafya Müzesi'ne kondu.
10 Kasım 1953 günü Atatürk 'ün naaşı, yapımı biten Anıtkabir'e
uğruna yaşamını adadığı sevgili yurt topraklarına verildi.
Yurdumuzun kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk eserleri,
kişiliği ve ilkeleri ile gönüllerimizde yaşıyor.
|