Bilim ve Teknoloji Haftası (TTK. nun 66 sayılı, 30.4.1998
tarihli kararıyla eklenen hafta)
TDK sözlüğünde bilim şöyle
tanımlanıyor:
Bilim "Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen,
deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli
bilgi."
"Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve
dizgesel bilgi."
"Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir
ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci."
Bilim ile
uğraşan bir kişinin bu tanımları yeterli bulmayacağını söylemeye gerek yoktur.
Bu nedenle, bilimin eksiksiz bir tanımını yapmaya kalkışmak yerine, onu
açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır.
İnsan doğaya egemen olmak
ister!
Derler ki insanoğlu var oluşundan beri doğayı bilmek, doğaya egemen
olmak istemiştir. Bu nedenle, insan var oluşundan beri doğayla savaşmaktadır.
Son zamanlarda, bu görüşün tersi ortaya atılmıştır: İnsan doğayla barış içinde
yaşama çabası içindedir. Bence bu iki görüş birbirlerine denktir. Bazı
politikacıların dediği gibi, sürekli barış için, sürekli savaşa hazır olmak
gerekir.
Gök gürlemesi, şimşek çakması, ayın ya da güneşin tutulması,
hastalıklar, afetler, vb. doğa olayları bazen onun merakını çekmiş, bazen onu
korkutmuştur.
Öte yandan, bu olgu, insanı, doğadan korkusunu yenmeye ve
merakını gidermeye zorlamıştır. Korkuyu yenebilmenin ya da merakı gidermenin tek
yolunun, onu yaratan doğa olayını bilmek ve ona egemen olmak olduğunu, insan,
önünde sonunda anlamıştır. Peki, insanoğlunun doğayla giriştiği amansız savaşın
tek nedeni bu mudur? Başka bir deyişle, bilimi yaratan güdü, insanoğlunun
gereksinimleri midir?
Elbette korku ve merakın yanında başka nedenler de
vardır. İnsanın (toplumun) egemen olma isteği, beğenilme isteği, daha rahat
yaşama isteği, üstün olma isteği vb. nedenler bilgi üretimini sağlayan başka
etmenler arasında sayılabilir. İnsanın korkusu, merakı ve istekleri hiç bitmeden
sürüp gidecektir. Öyleyse, insanın doğayla savaşı (barışma çabası) ve
dolayısıyla bilgi üretimi de durmaksızın sürecektir.
Bilim neyle
uğraşır?
Bilimin asıl uğraşı alanı doğa olaylarıdır. Burada doğa
olaylarını en genel kapsamıyla algılıyoruz. Yalnızca fiziksel olguları değil,
sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel vb. bilgi alanlarının hepsi doğa
olaylarıdır. Özetle, insanla ve çevresiyle ilgili olan her olgu bir doğa
olayıdır. İnsanoğlu, bu olguları bilmek ve kendi yararına yönlendirmek için var
oluşundan beri tükenmez bir tutkuyla ve sabırla uğraşmaktadır.
Başka
canlıların yapamadığını varsaydığımız bu işi, insanoğlu aklıyla yapmaktadır.
Bilimin gücü
Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme
sürecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını koymuştur. Bu
süreçte, çağdaş bilimin dört önemli niteliği oluşmuştur:
Çeşitlilik,
süreklilik, yenilik ve ayıklanma.
Çeşitlilik
Bilimsel çalışma
hiç kimsenin tekelinde değildir, hiç kimsenin iznine bağlı değildir. Bilim
herkese açıktır. İsteyen her kişi ya da kurum bilimsel çalışma yapabilir. Dil,
din, ırk, ülke tanımaz. Böyle olduğu için, ilgilendiği konular çeşitlidir; bu
konulara sınır konulamaz. Hatta bu konular sayılamaz,
sınıflandırılamaz.
Süreklilik
Bilimsel bilgi üretme süreci
hiçbir zaman durmaz. Krallar, imparatorlar ve hatta dinler yasaklamış olsalar
bile, bilgi üretimi hiç durmamıştır; bundan sonra da durmayacaktır.
Bir
evrim süreci içinde her gün yeni bilimsel bilgiler, yeni bilim alanları ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, bilime, herhangi bir anda tekniğin verdiği en iyi
imkânlarla gözlenebilen, denenebilen ya da var olan bilgilere dayalı olarak
usavurma kurallarıyla geçerliği kanıtlanan yeni bilgiler eklenir.
Ayıklanma
Bilimsel bilginin geçerliği ve kesinliği her an,
isteyen herkes tarafından denetlenebilir. Bu denetim sürecinde, yanlış olduğu
anlaşılan bilgiler kendiliğinden ayıklanır; yerine yenisi konulur.
Bu
noktada şu soru akla gelecektir. Sürekli yenilenme ve ayıklanma süreci içinde
olan bilimsel bilginin doğruluğu, evrenselliği savunulabilir mi? Bu sorunun
yanıtını verebilmek için, bilimsel bilginin nasıl üretildiğine bakmamız
gerekecektir. Sanıldığının aksine, bilimsel bilgi üretme yolları çok sayıda
değildir; yalnızca iki yöntem vardır. Bu yöntemler başka bir yazının konusu
olacaktır.
Teknoloji Nedir?
Aşağıda teknolojinin ne olduğunu tam karşılamaya çalışan bazı tanımlar yer almaktadır; bazıları bu tanımlamaları özellikle eğitim açısından ele almaktadır.
1. Teknoloji, insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel bir disiplindir (Simon, 1983, s.173).
2. Teknoloji somut ve deneysel anlamda temel olarak teknik yönden yeterli küçük bir grubun örgütlü bir hiyerarşi yardımıyla bütünün geri kalanı (insanlar, olaylar, makineler vb.) üzerinde denetimi sağlamasıdır (McDermott, 1981, s.142).
3. Öğretim teknolojileri tarihi konusunda önemli bir isim olan Paul Saetller teknolojiyi şöyle tanımlamaktadır: "Teknoloji (Latince texere fiilinden türetilmiştir; örmek, oluşturmak (construct) anlamına gelir) birçoklarının düşündüğü gibi makine kullanmak değildir. Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı haline dönüşmesidir. Uygulamalı sanat terimi Fransız sosyolog Jackques Ellul tarafından kullanılmış ve kısaca technique olarak isimlendirilmiştir. O, teknolojiyi bir technique uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique'nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Sonuç olarak davranış bilimi ile öğretim teknolojileri arasındaki ilişki, doğal bilimlerle mühendislik teknolojisi arasındaki ya da biyoloji ile sağlık teknolojisi arasındaki ilişkiyle benzer hatta aynıdır" (Saettler, 1968, ss. 5-6).
4. Ünlü bir eğitim teknoloğu olan James Finn teknolojiyi tanımlarken şöyle demektedir: "Makine kullanımının yanı sıra teknoloji, sistemler, işlemler, yönetim ve kontrol mekanizmalarıyla hem insandan hem de eşyadan kaynaklanan sorunlara, bu sorunların zorluk derecesine, teknik çözüm olasılıklarına, ve ekonomik değerlerine uygun çözüm üretebilmek için bir bakış açısıdır" (Finn, 1960, s.10).
5. Bilim ve teknolojinin farklılığını belirtmek için ilk nükleer denizaltıyı yapan ve serbest bir eğitim eleştirmeni olan Amiral Hyman Rickover şöyle söylüyor: "Bilim ve teknoloji birbirine karıştırılmamalıdır. Bilim doğadaki görüngülerin (fenomenlerin) gözlenerek, zaten var olan doğru ve gerçeklerin ortaya çıkarılması ve bu gözlemler sonucunda elde edilen verilerin düzenlenerek gerçeklerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin ortaya konulduğu teorilerin oluşturulmasıdır. Teknoloji asla bilim için bir otorite olamaz. Teknoloji insan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için geliştirilecek aletler, teknikler, ve yöntemler üzerinde durur. Bilimsel yöntem insan faktörünün tamamen dışlanmasını gerektirir, şöyle ki; gerçeği arayan kimse, kendinin ya da diğer insanların hoşlanacağı veya sevmeyeceği şeylerle, popülist değerlerle ve herhangi bir çıkar uğruna çalışmaz. Diğer yandan teknoloji fikir (bilim) değil de hareket olduğundan, eğer insani değerler göz ardı edilirse tamamıyla tehlikeli bir sonuca da yol açabilir (Knezevich & Eye, 1970, s.17).
Eğitim Teknolojisi Nedir?
Artık eğitim teknolojisinin kökenine ait bazı bilgilere ve eğitimde nasıl bir rol üstlendiğine dair bir takım fikirlere sahip olduğumuza göre daha zor bir soruya geçebiliriz: eğitim teknolojisi nedir? Aşağıda belirtildiği gibi tanımlamaya yönelik girişimler, bu işin aslında kimin, filin neresine dokunduğuna benzeyen bir olgu olduğunu göstermektedir.
1. National Academy of Engineering's Instructional Technology Committee on Education, eğitim teknolojisini şöyle tanımlar: "eğitim teknolojisi öğretme/öğrenme biliminin sınıf ortamı aracılığıyla gerçek dünya şartlarına uygulanmasıyla elde edilen bilgiler bütünüdür. Bu süreç içerisinde geliştirilen her türlü yöntem ve araç da bu uygulamaya yardım etmek amacını taşır" (Dieuzeide, 1971, s.1).
2. Eğitim teknolojisi, öğretim ilkelerinin uygulanabilmesi için oluşturulmuş bütün metodolojiler ve tekniklerdir (Cleary et al., 1976).
3. Eğitim teknolojisi öğrenme sürecini geliştirmek için oluşturulan her türlü sistemi, tekniği ve yardımı içerir. Böyle bir yapıda şu 4 özellik önemlidir: öğrencinin ulaşması hedeflenen amaçların tanımlanması; öğrenilecek konunun öğretim ilkelerine göre analiz edilip, öğrenilmeye uygun şekilde yapılandırılması; konunun aktarılabilmesi için uygun medyanın seçilip kullanılması; dersin ve derste kullanılan araçların etkililiğini ve öğrencilerin başarı durumlarını değerlendirmek için uygun değerlendirme yöntemlerinin kullanılması (Collier et al., 1971, s.16).
4. Silverman eğitim teknolojisini iki alt gruba ayırmıştır: göreceli eğitim teknolojisi (relative educational technology) yöntemler ve araçlar üzerinde durur; yapısal eğitim teknolojisi (constructive educational technology) ise öğretiimsel problemlerin analizi, değerlendirme araçlarını seçme ve geliştirme ve istenilen öğretimsel çıktıları elde etmek için kullanılacak teknikler ve araçlar üzerinde durur (Silverman, 1968, s.3).
5. Eğitim teknolojisi "her türlü öğrenme koşullarında problemlerin ortaya konmasından, bu problemler için çeşitli (değerlendirme, yönetim, uygulama) çözümler üretilmesine kadar her aşamada insanların, yöntem ve fikirlerin, çeşitli araçların ve örgütsel fikirlerin de içinde bulunduğu karmaşık ve tümleşik bir süreçtir" (AECT Task Force, 1977, s.64).
Teknolojinin Uygulamaları Nelerdir?
Çeşitli seviyelerdeki kullanışlı uygulamaları ve bu uygulamaların vaat ettiklerini incelerken, düşünce ve yorumlar da kötümserlikten sıyrılıp iyimserliğe doğru kayıyor.
1. Engler 1972'de eğitim teknolojilerinin durumunu şöyle anlatıyor: "şu anki öğretim yöntemlerimiz hakkında söylenebilecek en doğru söz eski teknoloji ürünü olduklarıdır. Kitap, tebeşir, öğretmen gibi temel öğretim araçları ve yöntemleri çok uzun zamandan beri kullanılmaktadır. Bugün öğretmenler daha iyi hazırlanmakta, kitaplar daha iyi tasarlanıp daha iyi yazılmakta, ve renkli tebeşirler kullanılmaktadır; ama bu araçların işlevleri ve öğrenci için anlamları yüzyılı aşkın bir süredir hiç değişmeden kalmıştır. Ayrıca bu süre zarfında öğretimin nasıl uygulanacağına ilişkin her hangi bir temel değişiklik de yapılmamıştır. Öğretim halâ, öğretmen merkezli, gruba yönelik ve ders kitabı tabanlı hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu yöntem 19.yy'da İngiltere ve Amerika'da başlayıp yayılan Lancastrian modelinin devamı niteliğindedir Birbuçuk yüzyıldır birçok değişikliğe uğramasına rağmen bu model endüstriyel üretim mantığının sonucu olan eğitimde seri üretimi geleneğine sıkı sıkıya bağlı durmaktadır (The Impact of an Industrial Society on the Role and Methods of Education adlı makaleden derlenmiştir) (Engler, 1972, s.61).
2. U.S. Agency for International Development'dan Clifford H. Block, İngiliz Hükümetinin gerçekleştirdiği çok büyük ölçekli uzaktan eğitim denemesini şu şekilde yorumluyor: "Televizyon, radyo ve posta gibi iletişim araçlarının etkin kullanımı, BBC'nin üretim yetenekleri, öğretim tasarımları için görevlendirilmiş eğitim teknolojisi grubunun mükemmel başarısı, ve normal bir üniversiteden farklı olmayan ders/konu içeriğiyle 65.000 öğrencisi olan İngiliz Açık Öğretim Üniversitesi (British Open University) İngiltere'nin en büyük üniversitesi ve dünyanın sayılı üniversitelerinden birisidir. Mezunlarının iyi yetişmiş ve entelektüel açıdan yeterli olması sebebiyle bu fakülteden derece almak İngiliz sosyo-kültürel hayatında önemli bir yere sahip olmak demektir" (Block, 1981, s.73).
3. Teknoloji ve değişimle ilgili olarak Block şöyle demektedir: "birkaç yıl içerisinde gerçek olacak bazı teknolojik gelişmelerle ilgili yorumlarda bulunmak gerçekten çekici bir işi bütün bir kütüphanenin bir disk içine sığabilmesi, internet ve uydu teknolojileri aracılığı ile evinizden dışarı çıkmak zorunda kalmaksızın tüm dünyadaki eğitim merkezlerine istediğiniz her an ulaşabilmek, ve bunların dışında sayısallaştırılmış her türlü bilgiye sahip olma şansı bunlar hakkında konuşmak gerçekten çok çekici; fakat ben de, bu konuda çalışan diğer insanlar gibi, böylesine temelden değişimlerin ancak aşama aşama ve evrimsel bir süreç içerisinde gerçekleşeceğine inanıyorum. Eğitim kurumlarının, öğrenci, öğretmen ve yöneticileri, bu yeni öğrenme yöntemlerini bireysel, toplumsal ve ekonomik yönden hayatlarına adapte edebilmek için mutlaka zamana ihtiyaç duyacaklardır" (Block, 1981, s.72).
|