Mevlid Nedir?
Doğum zamanı demektir. Peygamberimizin
doğumu ve bunu anlatan eser anlamında kullanılır.
1989 yılından beri
kutlanmakta olan Kutlu Doğum Haftası fikri nasıl doğdu?
Sizin de
bildiğiniz gibi Peygamberimizin dünyayı teşrifleri olan Mevlid-i Nebevi,
asırlardır milletimiz tarafından 'Mevlid Kandili' olarak kutlanmaktadır. Mevlid
Kandili ilk defa 13. asırda Erbil Atabeği Muzafferüddin Gökbörü tarafından iki
ay süreyle kutlanmaya başlandı. Mevlid Kandili münasebetiyle ilim adamları bir
araya gelip ilmi, fikri sohbetler yapıyor, halk sokaklarda mevlidi bir bayram
havasında kutluyordu.
Süleyman Çelebi'nin kaleme aldığı Vesiletü'n Necat
isimli şiirin, Mevlid adıyla, yüzyıllardır sevinçte, tasada, doğumda, ölümde
okuna gelmesi ve bu geleneğin bugün de canlı bir şekilde devam etmesi, Peygamber
sevgisi etrafında teşekkül eden milli ruhun ifadesidir.
Yüce dinimiz,
huzurlu ve mutlu dünyanın en büyük hayat kaynağıdır. Bu noktadan hareketle dini
tefekkürü cami dışına taşırmak, değerli ilim adamlarımızın araştırmalarını ve
düşüncelerini halka aktarabilmek için Mevlid kandilini hayırlı bir vesile
telakki eden Türkiye Diyanet Vakfı, yüzyıllar önce bir ilim ve kültür bayramı
şeklinde kutlanan Mevlid geleneğini canlandırmayı amaçlamıştır. Bu düşünce ile
Peygamberimizin doğum gününü içine alan haftayı, "Kutlu Doğum Haftası" olarak
ilan etmiştir.
Bir gelenek haline gelen Kutlu Doğum Haftasının gayesi
nedir?
Mevlidi, Türk kültürünün sağlam bir mesnedi, milletimizi
birlik ve bütünlük içinde aydınlık geleceğe taşıyacak sağlam bir gelenektir.
Hafta dolayısıyla hazırlanan programlar belirlenirken gözetilen gaye hep bu
olmuştur.
Takip ettiğimiz geleneğin gücü ve bunun hâlâ milletimizin gönlünde
dipdiri yaşaması, gelecek için bizleri umutlandırmaktadır. Yüzyıllardır
görülmüştür ki Türk Milleti inançlıdır, hoş görülüdür, dinî inançlarını bir
kavga konusu olarak değil, barış ve huzur kaynağı olarak görmektedir.
Mevlid'le ifadesini bulan kültür atmosferi, bu geleneğin devamıdır. 1989'dan
beri icra ettiğimiz programlardan devşirdiğimiz fikir ve kültür iklimi, Türkiye
Diyanet Vakfı'nın hayırlı bir yolda olduğunu göstermektedir. Unutulmamalıdır ki,
insanlık için en güzel rehber; bütün güzellikleri bünyesinde toplayan ve güzel
ahlâkı tamamlamak için gönderilen Hz. Peygamber, model ise Peygamberimizin
insanlığa sunduğu modeldir. Çünkü O, tam bir anarşi ve kargaşa ortamında,
insanlık için bir güneş olmuş, çirkinlikleri güzelliklere tebdil etmiştir.
İnsanlık O'nun getirdiği yüce değerler ve prensipler doğrultusunda büyük
medeniyetler kurmuş, kaybedilen haklarına kavuşmuş, fıtratında var olan yüce
değerlerin farkına varmış, kadın erkek Allah'ın ve cemiyetin huzurunda eşit
olmanın hazzını tatmıştır.
İslam medeniyeti Kur'an ve Hz. Peygamberin
sünnetinden kaynaklanan, evrensel ahlak ilkeleri ve insan hakları ile ilmi
anlayış üzerine bina edilmiştir. Zira İslam Medeniyetinin esası, İslam dininin
hikmet ve adaleti üzerine kurulmuş olduğundan, ilmi ve irfanı öğretmiş, zulmü ve
zoru yasaklayarak, haksızlıklara karşı koymayı hedef almıştır. Şurası bir
gerçektir ki Cenab-ı Hak, insanın kendisi ile olan ilişkisini iman ve ibadete
bağladığı halde, insanın diğer insanlar ve eşya ile ilişkilerini ahlak ve hukuk
kurallarına bağlamıştır. Kamil bir insan, bu ilişkilerini yerli yerince ve
dengeli bir biçimde yapan kişidir. İşte Hz. Muhammed, bunu sağlayan ve bize
örnek olan insandır.
Biz de Türkiye Diyanet Vakfı olarak, örnek insan Hz.
Muhammed'in evrensel prensiplerini ve insanlığa getirdiği yüce değerleri,
günümüz şartlarını da dikkate alarak insanlığa ulaştırmak amacıyla Kutlu Doğum
Haftası'nı ihdas ettik.
Bu hafta münasebetiyle gerçekleştirilen
faaliyetlerden kısaca bahseder misiniz?
-Öğrencilerin, Sosyal
İlimler arasındaki bilgileri müfredat seviyesinde ve doğru olarak öğrenmesi, bu
alandaki bilgilerin derinleştirilmesi; öğrencilerin ve velilerin "Kutlu Doğum
Haftası"na ilgilerinin sağlanması ve Hz. Peygamber sevgisinin
yaygınlaştırılması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ile organizeli olarak Türkiye
genelinde Lise ve Meslek Liseleri arasında bilgi yarışması düzenlenmektedir. Bu
yarışmaya gerek öğrencilerin, gerek velilerin ve gerekse okul idarelerinin bir
hayli ilgi gösterdiği sevinçle müşahede edilmektedir.
- Yine aynı amaç
doğrultusunda ilköğretim çağındaki yavrularımızın da bu haftaya iştirakini
sağlamak amacıyla değişik yıllarda resim ve şiir yarışmaları düzenlenmiştir.
Yarışmaya iştirakin fazla olması, bu haftanın özellikle ilköğretim çağındaki
çocuklarımız arasında da ilgi uyandırdığını göstermiştir. Gelen şiir ve resimler
çocuklarımızın kabiliyetlerini sergilemelerine imkân vermiştir.
-İmam-Hatip
Lisesi öğrencilerine, araştırma yapıp düzgün bir şekilde yazma alışkanlığı
kazandırmak; İslam ile aktüel kavramlar arasında irtibat kurup düşünmelerini
temin etmek amacıyla Türkiye genelinde İmam-Hatip Liselerindeki öğrenciler
arasında düzenlenen kompozisyon, hutbe metni hazırlama vb. yarışmalara da
ilginin bir hayli fazla olduğu görülmüştür. Çocuklarımızın araştırma ve bir emek
mahsulü neticesinde ortaya koydukları eserler bizleri memnun etmiştir.
- Bu
faaliyetlerin önemli bir ayağını da yurtdışına yönelik olarak
gerçekleştirdiğimiz yarışmalar oluşturmaktadır. Her yıl değişik konularda
özellikle Türk cumhuriyetleri, Balkanlar ve Türk Topluluklarına yönelik
Peygamber sevgisi, vatan ve millet sevgisi konularında düzenlenen şiir
yarışmaları neticesinde edebiyatımıza yeni eserler kazandırılmıştır.
- İlim
adamlarımızın bu haftaya iştirakini sağlamak üzere, ilmi inceleme ve araştırmayı
teşvik etmek amacıyla 1995 yılından bu yana her yıl, İslam Dini ve kültürü
alanında yapılan ilmi bir araştırmaya ödül verilmektedir. Bu amaçla açılan
yarışma ilim çevrelerinde 4 yıldan beri büyük ilgi uyandırmıştır.
- Ayrıca
dünyanın değişik ülkelerinden ilim adamlarının katılımıyla her yıl değişik bir
konuda Uluslararası İlmi Sempozyum düzenlenmektedir. Çok önemli konuların ele
alındığı bu sempozyumlarda sunulan tebliğler ve yapılan müzakereler Vakfımız
tarafından kitap olarak bastırılmakta ve halkımızın istifadesine sunulmaktadır.
Bu bağlamda bu sempozyuma kariyerinde uzmanlaşmış ilim adamları sempozyum
konuları hakkında uzun araştırmalar yapmakta ve bu sempozyumda değerli
tebliğlerini ilgililerin bilgisine sunmaktadır.
Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde 1995 yılından itibaren "Bir
Dal Gül Ver" kampanyası başlatılmıştı. Bu kampanyanın amacı neydi?
-Bilindiği üzere gül; edebiyatımızda Peygamber Efendimizin rumuzu
olarak kullanılmıştır.
Vakfımız; hem Peygamberimizi anmak, hem de O'nun
rahmet ve sevgi peygamberi olduğundan hareketle, içinde bulunduğumuz zor
günlerde insanları bir sevgi halesi etrafında toplamak amacıyla "Bir Dal Gül
Ver" kampanyası başlatmıştır.
Dünyanın yeni yapılanma ve arayışlar içerisine
girdiği; bunalımlardan kurtulmanın yollarını aradığı şu günlerde, sıkıntının,
kaosun, huzursuzluğun panzehiri olan sevginin gönüllerde yeşertilmesi bir
mecburiyettir. Dünya sevgi üzerine kurulmuştur. Sevgi ve hoşgörü bütün
problemlerin yegâne çözüm kaynağıdır. Sevgi en güzel ifadesini Gül'de bulur. Bu
manada, sevgisi bütün insanlığı kucaklayan Peygamberimiz Hz. Muhammed
(s.a.s.)'in doğum yıldönümünde bütün vatandaşlarımızın sevdiklerine bir dal gül
vermesinin, insanımızın birbirine daha sıcak bakmasına vesile olacağı ve güzel
bir hoşgörü ortamı yaratacağı inancındayız.
-İlki 1996 yılında başlatılan
"Kutlu Doğum Aşı", Türk kültürüne uygun bir şekilde icra edilmektedir. Misafir
ağırlama bilindiği gibi Türk insanının vazgeçilmez bir özelliğidir. Bu
düşünceden hareket eden Türkiye Diyanet Vakfı, hazırladığı 3500 kişilik etli
pilav ve ayranı, Kocatepe Camii avlusunda misafirlerine ikram etmektedir.
-
Yine bu hafta münasebetiyle kültür etkinlikleri çerçevesinde Türk Tasavvuf
Musiki konserleri düzenlenmektedir. Büyük bir coşkuyla icra edilen konserlere
halkımızın yoğun ilgi göstermesi bizleri sevindirmektedir.
Takdir edileceği
üzere bütün faaliyetlerimizi burada anlatmak mümkün değildir. Bu saydığımız
faaliyetler belli başlılarıdır. Bu faaliyetlerin tamamı ve benzerleri tüm yurt
çapına yayılmış şubelerimiz tarafından da icra edilmektedir.
10 yıldan beri gerçekleştirilen bu etkinlikler amacına
ulaşabildi mi?
Elbette, Kutlu Doğum Haftası'nın toplumun bütün
kesimleri tarafından kabul görmesi ve halkımızın faaliyetlere gösterdiği ilgi,
7'den 70'e herkesin ve her kesimin takip ettiği ve katıldığı bu etkinliğin
amacına ulaştığını göstermektedir. Halkımızın, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle
gerçekleştirilen etkinliklere gösterdiği teveccüh bizleri heyecanlandırmış,
ileriye dönük daha kapsamlı faaliyetler gerçekleştirmeye sevk etmiştir. Daha
önce de belirttiğim gibi Kutlu Doğum Haftası, milletimizin arzusu ve tarihi
geleneği üzerine canlandırılmıştır. İlk sene sadece Ankara'da başlayan kutlama
programları, bugün artık bütün Türkiye'ye, Türk dünyasına, Balkanlar'a, Kıbrıs'a
ve Batı Avrupa ülkelerine yayılmış durumdadır. Milletimizin geniş alakasına
mazhar olan Kutlu Doğum Haftaları, bilim, bilgi, kültür, sanat faaliyetleriyle
dolu birer şölen haline gelmiştir. Kutlu Doğum Haftası, halkımızın istekleri ve
destekleri doğrultusunda, bugünkü merhaleye ulaşmıştır.
Toplumumuzda
Peygamber sevgisinin ayrı bir yeri olduğunu söylemiştik. Halkımızda kökleşmiş
olan bu Peygamber sevgisi, Peygamber'i, insanı kâmil olarak hayatında örnek
almaya yöneltmiştir. Fakat bu örnekliğin bilimsel bir fikri temeli yok denecek
kadar zayıftır. Çünkü ana kaynaklara dayanılarak kazanılmış doğru bilgilerden
mahrumdur. İşte bu noksanı gidermek hususunda, Kutlu Doğum Haftası Kutlamaları,
çok büyük katkılar sağlamıştır ve sağlamaya devam edecektir.
Bu hafta
boyunca, binden fazla üniversite mensubu bilim adamı ve din görevlisi, sadece
Türkiye hudutları içinde binlerce konuşma yapmaktadırlar. Böylece hem üniversite
mensupları, hem halkımız, hem de din görevlilerimiz kaynaşma ve dayanışma imkânı
içine girmektedir.
Unutulmamalıdır ki inançlardaki ortak payda, bin senedir
bizi bir arada yaşatmaktadır. Böylelikle, farklı gruplara ve farklı kültürlere
mensup insanların aynı ruh, aynı inanç, aynı kültür ve aynı değerler etrafında
kaynaşmaları bu hafta münasebetiyle temin edilmektedir. Bu da sevindirici bir
olaydır.
Bu kutlamaların yurtdışı boyutu da vardır herhalde. Varsa bu
faaliyetlerin değerlendirmesini yapar mısınız?
Kutlu Doğum
Haftası'nı idrak etmekteki gayemizin, Yüce Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'in
getirdiği yüce değerleri, evrensel prensipleri tüm insanlığa sunmak, bir barış
ve hoşgörü ortamı oluşturmak olduğunu söylemiştik. Bu değerleri yalnızca Türk
halkıyla paylaşmak elbette ki düşünülemezdi. Bu değerlerin dalga dalga tüm
insanlığa yayılması, insanlığın kardeşlik duygularıyla bir sevgi etrafında
toplanması, bir sevgi ve hoşgörü ortamının oluşturulması ana hedefimizdi. Bu
amaçla faaliyetlerimizi kademeli bir şekilde ve imkânlarımız ölçüsünde
yurtdışına taşımaya başladık. Örneğin geçen sene Almanya, Amerika, Avusturya,
Azerbaycan, Belçika, Danimarka, İsveç, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti, Kırım, Makedonya, Nahçıvan ve Türkmenistan'da Kutlu Doğum
Haftası kutlandı. Özellikle yıllarca esaret altında kalmış Türk
cumhuriyetlerindeki soydaşlarımızın, Hz. Muhammed'in doğum gününü kutlarken
duydukları sevinci gözlerinde görmek, o duyguyu onlarla paylaşmak bizleri
heyecanlandırmış ve büyük bir mutluluk vermiştir.
Bu yıl da yurtdışındaki
etkinliklerimiz yine ağırlıklı olarak devam edecektir. İmkânlarımız ölçüsünde bu
yıl daha fazla ülkede bu Hafta'nın kutlanmasını plânlıyoruz:
Bu yılki
Kutlu Doğum Haftası'nda ne gibi faaliyetler gerçekleştirilecektir?
Bu yılki Kutlu Doğum Haftası programlarında yer alacak faaliyetleri
başlıklar halinde şu şekilde sıralayabiliriz:
-"Üçüncü Bine Girerken
Türkiye" konulu bir sempozyum yapılacaktır.
- Yine her yıl olduğu gibi bu
yıl da "İslâmi Araştırmalar Ödülü" yarışması gerçekleştirilecektir.
-
Türkiye genelinde "İslâm ve Çalışma" konusunda panel ve konferanslar
düzenlenecektir.
- Yine bu yıl Üniversite gençliğinin katılacağı "Açık
Oturum", lise gençliğinin katılacağı
"Münazara" ve bütün gençlerimizin
katılabileceği "Şiir ve Müzik Şöleni" düzenlenecektir. Bu şölende gençlerin ilgi
gösterdiği şairler şiir okuyacak, ses sanatçıları ve ozanlar da bestelerini
Seslendireceklerdir.
- Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Kutlu Doğum
Haftası yurtdışında da çeşitli etkinliklerle kutlanacaktır. Bu sene Bakü, Osh ve
Aşkabat'da mahallindeki ilahiyat fakültelerinin öğretim üyelerinden 3'er kişi,
Üsküp, Bahçesaray, Kosova ve Kıbrıs'ta ise Türkiye'den gönderilecek 2'şer
kişilik ekiplerce, Kazan'da ise Moskova Din Hizmetleri Müşaviri ve Türkiye'den
gönderilecek bir temsilcinin katılımı ile panel ve konferanslar düzenlenecektir.
Ayrıca Avrupa ülkelerinde Kutlu Doğum Haftası programları icra edilecektir.
- Çocuklara yönelik olarak, "Çocuk Şarkıları ve İlahileri Güfte Yarışması"
başlattık. Bu yarışma gazete ilanlarıyla tüm yurda duyuruldu. Yarışma
neticesinde çok güzel güftelerin
Çıkacağını ümit ediyoruz.
- Kur'an
kurslarında eğitim gören öğrencileri araştırmaya teşvik etmek amacıyla "İslam ve
Çalışma" konulu bir yazı yarışması düzenledik. Bu yarışma için Diyanet İşleri
Başkanlığımız ile işbirliği yapılarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı
Kur'an kurslarında eğitim gören öğrencilerin yarışmaya katılmaları teşvik
edilecektir.
- İlköğretim çağındaki çocuklarımızın Kutlu Doğum Haftasına
ilgilerinin çekilmesi ve çocuklarımızın dini duygularını şiirle ifade etmelerini
temin amacıyla "İlköğretim Okulları Arası Dini Nitelikli Şiir Yarışması"
düzenledik.
- Balkan, Kırım ve Kıbrıs Türkleri Arasında "Dini Muhtevalı
Şiir" yarışması da bu yılki faaliyetlerimiz arasında yer almaktadır.
- Bu
yılki sosyal faaliyetlerimiz arasında da Kutlu Doğum Aşı, Konserler ve Gül
Günü'nü sayabiliriz.
Ben şimdiden tüm insanlığın Kutlu Doğum Haftası'nı
tebrik ediyor, haftanın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz
ediyorum. Bu vesileyle organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum.
Kutlu Doğum Haftası Kutlamaları İle İlgili Olarak TDV Genel
Müdürü MEHMET KERVANCI ile Yapılan Röportaj
Derinden akan gündem...
"Gel ey Muhammed, bahardır
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz
vardır
Hacdan döner gibi gel
Mirac'dan iner gibi gel
Bekliyoruz
yıllardır"
Anadolu'da Kur'an aşkı ile Muhammed aşkı derin ve gürül gürül
akan bir ırmak gibi çağlıyor. Cuma akşamı Gerede'de, pazar akşamı Adapazarı'nda
"Muhammed'in aşkı beni dağlıyor, Gelin dostlar Muhammed'e gidelim" dizeleriyle
büyümüş gönüllerin "Kutlu Doğum" sofrasına iştirak ettim. Salonlar tıklım tıklım
doluydu. Anneler, babalar, bebeler, gençler Kutlu Peygamber'in izinde yeniden
buluşma coşkusuyla bir araya gelmişlerdi.
Derinden akan gündem...
"Gel ey Muhammed, bahardır
Dudaklar ardında saklı
Aminlerimiz vardır
Hacdan döner gibi gel
Mirac'dan iner gibi gel
Bekliyoruz yıllardır"
Anadolu'da Kur'an aşkı ile Muhammed aşkı derin ve gürül gürül akan bir
ırmak gibi çağlıyor. Cuma akşamı Gerede'de, pazar akşamı Adapazarı'nda
"Muhammed'in aşkı beni dağlıyor, Gelin dostlar Muhammed'e gidelim" dizeleriyle
büyümüş gönüllerin "Kutlu Doğum" sofrasına iştirak ettim. Salonlar tıklım tıklım
doluydu. Anneler, babalar, bebeler, gençler Kutlu Peygamber'in izinde yeniden
buluşma coşkusuyla bir araya gelmişlerdi.
Onlarla Kutlu Peygamber'in
rahmet yüklü kişiliğini konuştuk.
Evet, o gelmeliydi yeniden, çağımıza,
bütün çağlara, yeryüzüne, bütün insanlığa...
Ellerimizden tutmalıydı,
yüreklerimizi yeniden onun kutlu ellerine vermeliydik, yoğurmalıydı
yüreklerimizi yeniden rahmetle, şefkatle, merhametle...
Güç terbiyesini
kaybetmiştik, anneler, babalar, kavimler, devletler olarak...
Güçsüzse,
kardeşlerimizi yemeye başlamıştık...
Çocuklarımızı belki doğduktan sonra
diri diri toprağa gömmüyorduk ama rahimlerde katletmeye başlamış, sonra da gen
teknolojisi ile insan üretimini düşünür olmuştuk...
O gelmeliydi ve
insanlığın yüreğinin yeniden imarı için, inşası için evrensel misyonunu ifa
etmeliydi...
Bir düğmeye dokunduğunda attığı atom bombası ile altındaki
kentin yüz binlerce insanını buharlaştıran savaş uçağı pilotunu, ya da onu
görevlendiren süper güç temsilcilerini kim insan kılabilirdi ki?
Gücümüzün sınırı yoktu ve o kadar dünyevileştirmiştik her şeyi...
Her kudretlinin içinde Firavn gibi "Ene Rabbükümül ala; Ben sizin en
büyük rabbinizim" yankılanıyor ve bu bombalar, katliamlar, insan soyuna karşı
acımasız despotluklar halinde ete kemiğe bürünüyordu.
"Tasarlanmış
cinayetler çağı"ydı yaşanan çağın adı Camus'nün dilinde...
Yaratan
neredeydi, unutmuştuk.
Bizimle ilgisi neydi, unutmuştuk.
Bu dünyayı
tepe tepe kullanıyorduk, havayı, suyu, ekini ve nesli mahvetmiştik... En uygar
devletlerimiz, çocuklarına en kolay uyuşturucu sağlayan devletlerdi, en kolay
ceset toplayan, en temiz mezarlıklar inşa edendi...
Ne güzel söyler
merhum Arif Nihat Na'tinde:
"Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor!"du.
Anadolu'da derin bir "Muhammed özlemi" yankılanıyor.
"Gel ey Muhammed
bahardır!"
Çığlık çığlığa bir çağrı bu...
Adapazarı'nda annelerinin
elinden tutup gelmiş bebeler gördüm, 8-10 yaşlarında çocuklar gördüm.
Taa 21'inci yüzyıldan sesleniyorlar insanlığın 'Kutlu Önder'ine...
O olsaydı, başlarını okşasaydı, yüzlerine su püskürtseydi, kucaklasaydı
kendi torunlarını kucaklar gibi, koklasaydı onların burcu burcu
Müslümanlıklarını, onlara oyuncaklarını sorsaydı, kedilerini, kuşlarını,
tavşanlarını...
Bir simülasyondan bahsettim çocuklara, annelere,
babalara...
Bir ortam oluşturalım, dedim. Sanki O'nunla birlikteliği
başarmış bir ortam... Sanki birkaç gün sonra evlerimize konuk olacakmış gibi...
Sanki aynı çağı yaşıyormuş gibi... Sanki elinden tutuyormuş gibi, sanki ilk defa
bize İslam'ı anlatıyor ve bizler ilk defa kelime-i şahadet getiriyormuşuz
gibi... Bir kutlu yolculuğa birlikte çıkıyormuşuz gibi... Ellerimizi,
gözlerimizi, dilimizi, kalbimizi, dimağımızı yeniden süzüyormuşuz gibi...
Ebediyyet ikliminde aynı sancak gölgesini paylaşıyormuşuz gibi...
"Yüreğine bak", derdi değil mi?
Ellerine bak, kirli olmasın...
Gözlerine bak, gözlerin kirlenmesin.
Dimağın sağlıklı çalışıyor mu, diye
sorardı değil mi?
İşte böyle
bir iklim paylaşımı... 14 asrı aşıp, bir kutlu anı paylaşmak...
Hissim
şu: Kutlu Doğum çağlayanının coşkusu artacak...
Geceler hafta oldu,
haftalar ay, yarın yıllar boyunca "Gel Ey Muhammed!" diye çağrışacağız...
Dünya İslam'ı tartışıyor. Belki yanlış da tartışıyor. Ama bir gün, bizim
bu topraklarımızda yeşeren "Muhammed baharı" oralara da ulaşacak. O, "Rahmet
Peygamberi" ve onun üzerine toz konmaz. Dünya uğraşsa toz konduramaz. O yolunu
açacak... Rahmet kişiliği ile "insan"ın yüreğini bulacak.
"Gürültü yapın
da ne dediği anlaşılmasın" derdi 14 asır öncenin bahtsızları...
Ama o
tüm gürültülerden öte bir sesle sesleniyordu ve buluştu insanların yüreği ile...
Bugün de, dev ses aygıtlarıyla O'nun ve getirdiği Kutlu Kitab'ın mesajı
boğulmak isteniyor. Bence boş bir gayret. O (sallallahü aleyhi ve sellem)
yaşıyor, Kitabı tüm dünyanın kapısını çalıyor. Dirençler bir gün teslimiyeti
tanıyacak. Dedim ki Adapazarı'nda: