İstanbul'da Dolmabahçe Sarayında toplanan Birinci Türk Dil
Kurultayının açılış günü olan 26 Eylül, Dil Bayramı olarak
kutlanmaktadır.
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli kültür
kurumlarından biri olan Türk Dil Kurumu 69 yıl önce, 12 Temmuz 1932'de
kurulmuştu. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde dil ve tarih, Atatürk'ün en çok önem
verdiği olgulardı. Önce 1931'de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kuruldu.
Uluslaşmanın en önemli temellerinden bir diğeri de dil idi. Bunun bilincinde
olan ulu önder Atatürk, 11 Temmuz 1932 gecesi sofrasında bulunanlara "Dil
işlerini düşünmek zamanı gelmiştir. Ne dersiniz?" diye sorar. Oradakilerin bu
düşünceye katılması üzerine "Öyle ise Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de
ona kardeş bir dil cemiyeti kuralım. Adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun."
diyerek Türk Dil Kurumunun temellerini atar. Ertesi gün Samih Rifat, Ruşen
Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri İçişleri Bakanlığına başvururlar. Sonradan adı
Türk Dil Kurumuna çevrilecek olan Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulur.
Cemiyetin kuruluşuyla birlikte başlayan çalışmalar sürerken, Türk Dil
Kurultayının hazırlıkları da başlamıştır. Bu coşku ve heyecan içerisinde Türk
Dil Kurultayı toplanır. Kurultaya çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar,
devlet adamı ve sanatçı katılır. Atatürk, Kurultayı baştan sona kadar
izlemiştir. Türkçenin gelişmesi, özleşmesi, zenginleşmesi yolunda Türk Dil
Kurultaylarının çok önemli yeri vardır.
DİL BAYRAMI, TÜRKÇENİN DRAMI
***
ATATÜRK'ÜN 26
Eylül 1932'de "1. Türk Dil Kurultayı"nı toplamasını her yıl "Dil Bayramı" olarak
kutluyoruz. Bu sene de Türk Dil Kurumu (TDK), Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın
katıldığı toplantılar düzenledi.
1930'ların ilk yarısında "tasfiyecilik"
yani yabancı kökenli kelimeleri temizleyerek "arı Türkçe" yaratma politikası
uygulanıyordu.
İsveç Veliahtı Gustaf Adolf'u 3 Kasım 1932'de Çankaya'da
kabul eden Atatürk, bu ziyaretten "tükel üzgü bir kıvanç" duyduğunu
anlatıyordu:
"Avrupa'nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız,
ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak, baysak, önürme, uygunluk kıldacıları
olmuş bulunuyorlar."
Konuşma İngilizceye çevrildiği için Gustaf anlamış,
ama Türklerin anlaması mümkün müydü? İsmet Paşa defterine "Kimse kimseyi
anlamıyor" diye yazıyordu.
***
ATATÜRK de Falih Rıfkı'ya "Dili bir
çıkmaza sokmuşuzdur" diyor, kendisinin kurtaracağını, "dilde ve musikide inkılâp
olmayacağını" söylüyordu. Devlet radyosunda Türk müziği üzerindeki yasak
kalkıyordu. "Güneş Dil" teorisi uydurularak zaten bütün dillerin Türkçeden
çıktığı, "tasfiyeciliğe" gerek olmadığı anlatılıyordu.
İngiliz Kralı
Edward'ın ülkemizi ziyareti konusunda Atatürk, 1 Kasım 1936'da Meclis'i açış
nutkunda şöyle konuşuyordu:
"Mesut hadiseler olarak, Majeste Sekizinci
Edward'ın mütenekkiren ziyaretini ve Montrö Mukavelesi'nin derpiş ettiği vichile
tatbika başlandığını zikretmeliyim. Bu ziyaretin milletimizin temayülâtına uygun
olarak fiilen inkişaf etmekte olan samimi münasebetlerimizde hayırlı tesirine
şüphe yoktur."
Bugün gençler maalesef Ata'nın bu iki konuşmasını da
anlamazlar! Bizdeki dil faciasının resmidir bu!
***
FALİH Rıfkı,
Atatürk'ü anlamak için en 'sahih' kaynaklardan biridir. Atatürk'ün aşırılıkları
deneyerek doğruyu bulduğunu yazar. Atatürk'ün sağduyusu ve pragmatik
zekâsı...
Kelime ırkçılığının bir kültür kıyımı olduğunu gören Atatürk,
artık kelime ayıklayıp kelime uydurmayı bırakarak, doğru bir kararla, 'terimler'
üzerinde çalışmaya başlamıştı.
Ama Atatürk'ü tarih içinde tecrübelerinin
bütünlüğüyle değil, seçilmiş sözlerinden örülü bir 'dogmatizm' olarak
anlayanlar, onun 1930'ların ilk yarısındaki konuşmalarına dayanarak
"tasfiyeciliği" sürdürdüler; hem de TDK'yı 'kullanmak' suretiyle!
Ve
Türkçe fakirleşti... Muallim Naci'nin 1891'de basılan "Lügat"inde 25 bin kelime,
1914 basımlı Ali Seyyid'in "Kamus - ı Osmani"sinde 30 bin kelime vardı. TDK ise,
Türkçeyi on beş yıl sözlüksüz bıraktıktan sonra, 1945'te ancak "yaklaşık 20 bin
kelimelik" bir sözlük yayımlayabildi!
***
Prof. GEOFREY Lewis
İngilizce "Türk Dil Reformu, Felaketli bir Başarı" adlı akademik eserinde, bu
"dil mühendisliği" yüzünden yeni Türk nesillerinin Halide Edip, Reşat Nuri gibi
Türkçenin büyük ustalarının dilini bile kaybettiğini esefle anlatır. (Oxford
University Press)
Türk tarihi uzmanı Prof. Christopher Neuman "Amaç Tanzimat,
Araç Tarih" adlı kitabında, "bir bakıma ırkçı olan... bir dil politikasına
kurban gitmiş Türkçenin makus talihi"ni hüzünle belirtir. (Tarih Vakfı
yayını).
Bir Fransız rahatça Moliere'i, bir Azeri rahatça Fuzuli'yi okur.
Bizim yeni nesillere Ömer Seyfettin 'ağır' geliyor!
Bu
kültürsüzleşmedir.
Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, "Büyük Taarruz"a "Büyük
Saldırı" demeyi içine sindirebilir mi? Taarruz, tecavüz, hücum; hepsi "saldırı"
olup çıktı.
Anadolu'yu bin yılda vatanlaştırdığımız gibi, bin yılda
fethettiğimiz bütün kelime ve kavramlar bizim milli kültür hazinemizdir. Onlarla
dil zenginliğimizi koruyarak, asıl çağın ortaya çıkardığı yeni kavramlara Türkçe
karşılık üretmekle uğraşmalıyız.
Taha AKYOY-Milliyet Gazetesi Yazarı
ŞİİRLER
TÜRKÇEMİZ
Çok küçük yaştan beri
Bir dil
konuşuyoruz,
Bu dil bizim varımız
Onu çok seviyoruz.
Çağlar boyu
ne oldu
Dilimiz unutuldu,
Atatürk'ün emriyle
Güzel Türkçe kuruldu.
Annemiz bize güldü
Bu dilin gücü ile
Acımız sevincimiz
Anlam
buldu bu dille.
Atıldı dilimizden
Güzel olmayan sözler,
Yeni
alfabemizle
Tüm ulus okuryazar.
Türkçeyi sevmeliyiz
Anadilimizdir o,
Güzel kullanmalıyız
Bizi biz yapandır o.
Sait KIRKGÖZLÜ
GÜZEL SÖZLER
Atatürk Diyor ki!
* Türk demek, dil demektir.
Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı
diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
* Kesin olarak bilinmelidir ki,
Türk ulusunun ulusal dili ve bengi, bütün yaşamında egemen ve temel olacaktır.
* Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine
kavuşması için, bütün devlet örgütümüzün dikkatli, ilgili olmasını isteriz.
* Dilin zengin ve ulusal almaşı, ulusal duyguların gelişmesinde başlıca
etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil bilinçli
olarak işlensin.
* Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür.
Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin. -
2 Eylül 1932
* Türk demek, dil demektir. Ulusun çok açık niteliklerinden
birisi de dildir. Her şeyden Önce ve kesinlikle Türkçe konuşulmalıdır. - 1932
* Türkçe konuşmayan bir insan; Türk harsına, Türk topluluğuna bağlılığım
iddia öderse, buna inanmak doğru olmaz.
* Türk affının kendi benliğine,
aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet örgütümüzün,
dikkatli, ilgili olmasını isteriz. - Kasım 1937
* Ülkesini, yüksek
bağımsızlığım korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır. - 1 Kasım 1932