Ders Çalışmak Nasıl Zevkli Hale Gelir?
”Yapabileceğinize de inansanız yapamayacağınıza da inansanız, haklı çıkarsınız.” Henry Ford
Bizim hayatımızı şekillendiren yaşadığımız olaylar değil, o olayların ne anlama geldiğine dair inançlarımızdır. Sorun ne çevremizde ne de yaşadığımız olaylarda. Sorun bizim olaylara yüklediğimiz anlamlarda. Bizim onları nasıl yorumladığımızda. Bu gün kim olduğumuz ve yarın kim olacağımızı belirleyen bizim olaylar hakkında oluşturduğumuz inançlarımızdır. İnançlarımız neşe dolu bir ömürle, acılarla ve mutsuzluklarla dolu bir ömür arasındaki farkı belirler. Bazı bireyleri başarılı yapan, bazılarını da başarısızlık ve çaresizlik içinde yaşatan taşıdığı inançlardır.
İnançlarımız, neyin acı neyin zevk olduğunu belirleyen güçtür. Hayatımızda herhangi bir olayla karşılaştığımız zaman beynimiz iki soru sorar. 1) Bu acı mı yoksa zevk mi? 2) Şimdi ben acıdan kaçmak ya da zevke ulaşmak için ne yapmalıyım? Bu sorulara verdiğimiz cevaplara göre hareket ederiz. İnançlarımız neyin acıya ya da zevke yol açacağına ilişkin öğrenmiş olduğumuz genellemelerden oluşur. Bu genellemeler bizim tüm eylemlerimizi belirler. Dolayısıyla olaylar hakkında oluşturduğumuz inançlar hayatımızın yönünü tayin eder.
Ders çalışmaya yoğunlaşamamanızın nedeni onu algılayış biçiminizdir. Bu davranış hakkında öğrencilerin zihinlerinde çeşitli genellemeler vardır. Ders çalışma nasıl bir faaliyettir? Sorusuna öğrenciler: Sıkıcı buluyorum, nefret ediyorum, sınırlayıcı, çalışmak için istek olmalı, çalışmamak daha eğlenceli vb. şeklinde cevaplar vermişlerdir. Zihinlerinde bu vb. genellemeler bulunan öğrenciler çalışmayı inanç ve alışkanlık haline dönüştürerek bu durumdan kurtulabilirler. Özellikle bu düşüncelerin olumlu hale dönüşmesini beklemek son derece yanlıştır. Beynimizde var olan bu genellemeleri kaldırmak için bir süre çalışmayı bir mecburiyet olarak görmek, onu bir tercih olayı olarak algılamamak gerekir.
Üniversite okumak sizin için bir zorunluluk mu? Yoksa sadece bir tercih mi? Uğrunda her şeyi göze alabileceğiniz bir etkinlik mi? Yoksa önemsiz, alelade bir şey mi? Ders çalışmaya, deneme sınavları yapmaya, binlerce soru çözmeye mecbur musunuz? Hayallerin ve hedeflerin için mücadele eder misin? Gece gündüz hep bunlara katlanabilir misin? İnanç bu tip sorulara evet cevabını verir ama tercih evet cevabını vermez.
Birçok öğrencinin kaybı ders çalışmayı bir tercih olarak algılamalarıdır. Onu inanç haline dönüştürürseniz yoğunlaşmayı daha kolay sağlayabilirsiniz. Eğer çalışmalarınızın sonucunda ulaşacağınız hedefleri bir tercih olarak görürseniz hedefleriniz hayalden ibaret kalır. Hedefe ulaşmak için tam bir inanca sahip olmak gerekir. Bununla beraber sizi hedefe götürecek her davranışı da bir inanç haline dönüştürmelisiniz. Öğrencilerin etkili bir çalışmayı sergileyemeyişleri, bu çalışmayı, gezme, Tv seyretme, internet, oyun vb. seçenekler arasında bir tercih olarak görmeleridir. Hedefe götüren her davranış bir inançtır. Hedefe olan inancı körükleyen, onun ateşini alevlendiren birer etkendir. Hedef üniversite ise ders çalışmak inançtır. O bir tercihten öte hedeflerinize ulaşmak için yapılması gereken bir zorunluluktur. Eğer üniversiteyi hayal ediyorsanız ona giden yolun ders çalışmaktan geçtiğini unutmayınız.
Öğrencilerin çalışmaya gerektiği gibi yoğunlaşmaları için yapmaları gereken bazı davranışlar vardır. Davranışlar içinde bulunduğumuz durumun göstergesidir. Başarılı bir sonuç elde etmiş iseniz, o anki zihinsel ve fiziksel eylemlerinizi hatırlayarak aynı sonuca tekrar ulaşabilirsiniz. İnsanların çoğu, durumlarını yöneltmek için bilinçli hareket etmezler. Ya enerjik ya da çöküntülü olurlar. Herhangi bir alanda kişiler arasındaki farkı, kaynaklarını etkin olarak nasıl kullandıkları belirler.
Çoğu öğrencinin iyi yoğunlaşmak için aradığı şey durum değişikliğidir. Fakat birçoğu da bunu yanlış uygular. Çalışma isteği kaybolduğunda televizyon seyretmek, müzik dinlemek veya gezip dolaşmak gibi ders çalışma davranışı dışında çeşitli yollar denerler. Bunlar çalışma isteğinin uyanmasını sağlamadığı gibi tamamen ortadan kalkmasına neden olabilir. Çünkü seçilen bu davranışlar insanın hoşuna giden davranışlardır. İnsanlar hoşlarına giden davranışları yapmaya devam etmek isterler. Oysa ders çalışmak çoğu öğrencinin hoşuna gitmeyen bir durumdur. Onun için durum değişikliğini önce düşüncede başlatmalı. Daha sonra fizyolojinizde çeşitli değişiklikler olacaktır. İçinizde oluşan sıkıntılarınızı atamadığınızda, ders çalışmaya kendinizi veremediğinizde, çok istemenize rağmen dikkatinizi toplayamadığınızda hemen durumunuzu değiştirmeyi deneyin.
Bellek Geliştirmenin Yolları
Normal zekaya sahip olan herkes belleğini geliştirebilir. Üstelik, geliştirici metotlar tamamıyla, pratik zekaya dayanmaktadır. Algılanan her olay, bir veya birkaç duyu aracılığıyla beynin bazı dokuları veya diğer sinir merkezleri üzerinde etki yapar. Bellek geliştirme işlemi, bu etkilerin kuvvetlendirilmesi ve çoğunun korunmasını sağlayacak bir düzenle depolandırılmaktadır. Etkiler ne kadar temiz, sinirsel depolamanız ne kadar düzenli ise, anımsamanız da o kadar kolay olacaktır.
Tekrarlama, Akılda Tutmanın En Sade, Fakat En Sıkıcı Yoludur.
Yeterince tekrarlama sabrınız varsa, hemen her şeyi öğrenebilir ve anımsayabilirsiniz.
Mümkün Olduğu Kadar Birden Çok Duyunuzu, Anımsamak istedikleriniz Üzerinde Toplayın.
Daha önce elma görmemiş bir kimseye elma gösterdiğinizi farz edelim. Eğer elmaya sadece bakarsa, belirli bir etkiye, fakat eline alıp tutar, koklar ve tadarsa, daha açık ve kalıcı bir anıya sahip olacaktır. Bunun bilimsel nedeni, görme duyuşu yoluyla aldığımız etkilerin, dokunma veya diğer duyular yoluyla aldıklarımızdan tamamen farklı bir hücreye kaydolmasıdır. Bununla beraber, sinirsel sistemin tüm dokuları birbiriyle bağlantılı olduğundan, bir şey hakkında ne kadar çok etki sahibi olursak, onu bilinçaltından istediğimiz anda çekip çıkaracak o kadar çok iplere sahip oluruz.
Bu prensip isimleri ve yüzleri anımsamada oldukça önemlidir. İsimleri anımsayamayan insanlar, genellikle, ilk önce bunları tam duymayan veya az dikkat eden insanlardır. Bu insanlar, muhtemelen, yabancının görünüşü veya onun üzerinde ne çeşit bir etki uyandırdıkları veya ona ne söyleyecekleri île daha çok ilgilidirler.
Zayıf bellekli bir iş yöneticisi, bu yeteneğini geliştirmeye karar vermişti. Herhangi bir kimse ona geldiği zaman, başlangıçta onun ismini tam olarak öğrendiğinden emin oluyordu. Gerekirse, yazılışını soruyor, sonra da ismim bir yere yazıp dikkatle yazdığına bakıyordu. Böylece, birkaç duyuşu yoluyla etki almış oluyordu. Konuşmaları sırasında ismi durmadan tekrarlıyordu. Bu arada, yeni tanıştığı insanın yüzünü, ifadelerini ve davranışlarım inceliyordu. Bugün, bu yönetici, on bin personelini isimleriyle tanıyabilmektedir.
Dikkat Gücünüzü Geliştirin.
İnsanlar belirli bir zamanda, sadece bir şey üzerinde, açık ve yoğun bir biçimde konsantre olamazlar. Bir konuşma anında, karşılarındakinin söylediklerinden çok, kendilerinin ne söyleyeceklerini düşünürler. Bir manzaraya bakar, fakat ayrıntılarım doyasıya seyretmezler.
Oldukça zeki ve bellekleri kuvvetli olan insanlar, kuvvetli bir gözlem, konsantrasyon ve dikkat sahibidirler. Dikkat, anımsamak istediğiniz fikir veya olayın dışında, her şeyi bir kenara itmek demektir. Bu nedenle anımsamak istediğiniz şeylerin detayına dikkat edin.
İnsanları anımsamakta zorluk çeken bir banka kasiyeri, her yüzün detayım incelemeye başladı. Detaylara dikkat ettiğinde elde edilen resimlerin bellekte silinmediğini gördü.
Çağrışım Aşırıya Kaçmamak Şartıyla Anımsamanın En Kısa ve Emin Yollarından Biridir.
Ebru’nun telefon numarası 41915 35’tir. Ahmet’in bu telefon numarasını asla unutmaması gerekiyordu. Ahmet şöyle bir bağlantı kurdu, oturduğum sitenin numarası 419. Burdur’un plakası 15, İzmir’in plakası 35. (Site numaram, Burdur, İzmir = Ebru Tel.) Herkesin zihninde, çağrışım yaparak yeni olaylarla bağlantı kurabileceği birçok başka olay vardır. Fakat, unutmayın ki, çağrışımlarımız ne kadar basit olursa, belleğimizi o kadar az zorlamış oluruz.
Eğer Herhangi Bir şeye Derin ve İçten İlgi Duyuyorsanız, Dikkatiniz Doğal Olarak Az veya Çok O şey Üzerinde Yoğunlaşır.
Erkeklerin geneli futbolla o kadar ilgilidirler ki, lig oyuncularının isimlerini ve attıkları golleri bilirler. Birçok olağanüstü anımsamalar, aşırı ilgi unsuru ile açıklanabilir. Sonuç olarak, anımsamak istediğiniz konu üzerinde, içten ve canlı bir ilgi geliştirmeye çalışınız.
Anlamaya Çalışın.
Bir konu veya durumu anlamamışsanız, onu anımsamayı bekleyemezsiniz. Verilen gerçekler arasındaki bütün mantıksal bağları bilmelisiniz.
Hatırlamanız Gereken Şeyleri Dikkatle ve Düşünerek Seçin, Zihinsel Projektörlerinizi Yalnız Bunların Üzerine Çevirin.
Hiç kimse her şeyi anımsayamaz. Birçok kimse yüz bin liralık iş için on milyon liralık alet kullanır. Hassas akıl makinelerini daha önemli işler için kullanmaları daha akıllıca bir hareket olduğu halde, telefon numaralarını ezberlemeye çalışırlar. Birçok şey zihninizden ziyade not defterinizde yazılı olmalıdır. Belleğinizi ve dikkatiniz! akıllıca yöneltiniz.
Not Tutma Alışkanlığı
Başarılı öğrencileri gözlemlediğimizde hemen hepsinde not tutma alışkanlığının yerleşmiş olduğunu görürüz. Ancak öğrencilerin büyük bir kısmı bu alışkanlığı gerçekleştirmede güçlük çekmektedirler. Buradaki en önemli sıkıntı, ya öğrencinin her şeyi aynen not almaya kalkması, ya da anlatılanlardan bağımsız not tutmaya çalışmasıdır. Öğrencinin not tutması öğrenmede esastır.
Not tutma tekniğinin ilkeleri:
* İyi not tutabilmek için, öğrencinin konu hakkında önceden bilgi sahibi olması gerekir. Çünkü anlatılanlar hakkında öğrencinin az da olsa bilgisi olmazsa iyi not tutamaz.
* Not tutulurken aynen almak yerine, dinlenilen konulardan bir ana fikir çıkarılmalı ve birkaç sözcük ile not tutulmalıdır. Gerekirse ileride anımsamada kolaylık sağlaması bakımından örneklendirilmelidir.
* Not tutarken en önemli faktör, öğrencinin anladıklarım kendi ifadelerine çevirerek not tutmasıdır. Başkasının ifadelerini olduğu gibi not almaya çalışmak ezberlemeyi sağlar ki, bu da not tutmayı amacından saptırmış olur.
* Not tutmada öncelik kısa olmasıdır. Ancak bu kısalık anlamayı güçleştirecek nitelikte olmamalıdır.
* Not alırken ister istemez bazı yerler kaçırılabilir. Ancak bu kaçırılan yerlerin sonradan anımsanıp, yazılabileceği düşünülerek, not tutulan sayfada belli boşluklar veya aralıklar bırakılmalıdır.
* Not tutarken önemli yerlere belli uyarılar verilmesi, notlara geri dönerken dikkati çekmesi bakımından önemlidir.
Matematik Ve Fen Derslerini Nasıl Çalışmalısınız?
İlk bakışta matematik ve fen dersleri, öğrenciler tarafından itici olarak algılanmaktadır. Bu nedenle de öğrenciler, bu derslerin zor olduğundan şikayet etmekteler.
Bu yüzden, bu derslerin öğrenciler tarafından algılanması güç bir hal almaktadır. Bu durum doğal olarak öğrenciyi bu derslere karşı önyargılı bir tutum içine sürükler. O halde öncelikle bu derslere karşı olumsuz tutum geliştirmeyi bir yana bırakmanız doğru olacaktır. Olumsuz duygularınızı yenmeye çalışın. Önyargılı davranmaktansa, uğraşmayı deneyin.
Sosyal derslere bakışınız ne ise, matematik ve fen derslerine de aynı pencereden bakmanız gerekmektedir. Çünkü, bu alanlar da, belli başlı ders kapsamına girmekte ve yararlanabileceğiniz birçok yeni bilgiyi içermektedir.
Çok zorlandığınız problemlerin temel mantığına geri donun. Çünkü konunun teorik kısmı henüz daha oturmamıştır. Önceden farkına varamadığınız bir ayrıntıyı görecek ve eksiğinizi gidereceksiniz.
Zor sorularla uğraşmak, çalışmada doğru bir yöntem izlendiğinin göstergesi değildir. Aksine anlaşılması zor, karmaşık sorular size vakit kaybettirdiği gibi canınızı da sıkacaktır.
Ödev olarak verilen testleri muhakkak çözün, takıldığınız sorulardaki açıklarınızı giderin. Özellikle bu derslerde soru sormaktan çekinmeyin.
Çözemediğiniz sorularda, farklı yöntemleri uygulamaya çalışın.
Matematik ve fen dersleri, kendi içinde basamaklar halindedir. Yani konular birbirini takip eder ve bir alt konuda eksiklik varsa, bir üst konunun öğrenilmesi güçleşir.
Konuların teorik kısımlarım tam anladıktan sonra, öğrendiklerinizi çok soru çözerek pekiştirmelisiniz.
Başarı için, alt yapıda tüm derslere gerek olduğunu asla unutmayınız.