Irmak
kenarına çeşme yapılmaz.
Bir yerde ihtiyacı karşılayan bir şey varsa, onun yanına yine aynı
ihtiyaca yönelik ve üstelik de daha küçük bir şeyi yapmak gereksizdir; ayrıca
bu, boşuna bir çabadır; geri durmak gereklidir.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
Yürütülmekte olan bir işin tam ortasında, işi
tehlikeye düşürebilecek bir yöntem, bir araç-gereç değişikliği girişiminden
kaçınılmalıdır. Yoksa işimizi büsbütün bozup büyük bir zararla karşılaşabiliriz.
Bu tür girişimler için en uygun zaman kollanmalı, değişiklik zamanında ve
yerinde yapılmalıdır.
Irz insanın kanı
pahasıdır.
Irz, bir kimsenin
başkaları tarafından dokunulmaması, saygı gösterilmesi gereken iffetidir.
Dolayısıyla her şeyden önemlidir. Bu bakımdan kişi kanını döker, canını verir
ama namusunu kirlettirmez.
Isıracak it
dişini göstermez.
Kötülük
edecek kimse, bunu daha önceden haber vermez. Dolayısıyla bize açıktan açığa
cephe alan, bunu gürültü ve patırtısıyla belli eden kimselerden değil, bize
sinsice yaklaşan ve yaklaştığını da belli etmeyen kimselerden çekinmeliyiz; asıl
tehlikeli olan ve bize zararı dokunacak kimseler onlardır.
Isırgan ile taharet olmaz.
1. Kötü, zararlı kişiden iyilik beklenmez. 2. Her
işin aracı farklıdır. İyi sonuç bekleniyor ve zarara uğranmak istemiyorsan uygun
araç-gereç seçilmelidir.
Islanmışın yağmurdan pervası yoktur.
Daha önce
kötülük görmüş, zarara uğramış kimse, kendisini bu duruma düşüren şeyden artık
çekinip korkmaz.
Issız eve it
buyruk.
Sahip çıkılmayan, başında bulunulmayan mal
ya da iş, seviyesiz ve niteliksiz, bayağı kişilerin eline geçer; onlarca
kullanılır ve idare
edilirler.
İ
İbadet de gizli,
kabahat de.
Yüce
Allah`ın buyruklarını yerine getirmek her insana borçtur ve gösterişten uzaktır.
Gerçek iman sahipleri ibadetlerini başkaları görsün diye yapmazlar. Eğer böyle
yaparlarsa ibadetleri, ibadet olmaktan çıkar. Benzer şekilde kabahat de
başkalarına gösterilecek bir şey değil, tam tersi utanılacak bir şeydir. Bu
bakımdan onu da açıktan açığa yapmak insana yakışmaz, gizlenmeli ve
örtülmelidir.
İğneyi kendine, çuvaldızı
başkasına batır.
Hoşlanılmayan bir davranışın en küçüğünü,
başkalarından önce kendimizde deneyip etkiyi görmeli; ondan sonra bunun daha
büyüğünü başkalarına uygulamanın ne denli uygun olup olmayacağına karar
vermeliyiz.
İki at bir kazığa
bağlanmaz.
Kendi başına buyruk, kimseden izin almaksızın dilediği gibi
davranan iki kişi, aynı iş üzerinde görevlendirilip çalıştırılamaz. Her an
aralarında anlaşmazlığın çıkması, bunun da kavgaya dönüşmesi
kaçınılmazdır.
İki baş bir kazanda
kaynamaz.
Fikirleri, eğilimleri ve davranışları birbirinden farklı
olan iki kişi belli bir konuda, bir iş üzerinde uyuşamazlar; görüş ayrılıkları
yüzünden ortaya bir şey çıkaramazlar.
İki cambaz
bir ipte oynamaz.
Kurnazlıkta eşit olan iki kimse bir iş üzerinde
birlikte çalışamazlar; birbirlerini aldatmak, saf dışı bırakmak için uğraşırlar.
Bunda ısrarlı olmaları, her ikisini de daha tehlikeli bir duruma
iter.
İki dinle (bin işit) bir
söyle.
Haddinden fazla konuşmak, gereksiz ve yanlış sözlerin ağızdan
çıkmasına yol açar. Ayrıca konuşan kişiyi de itici yapar. Bu bakımdan az
konuşmalı, çok dinlemelidir. Hem yerinde konuşabilmek için de dinlemek şarttır.
Çünkü söylenenler ancak bu şekilde kavranır, çenesi düşüklükten de bu şekilde
kurtulur insan.
İki el bir baş
içindir.
1. Yüce Allah, insanları geçimlerini sağlayabilecek bir güçle
donatmıştır. Bu gücü kullanan insan, başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilir. 2.
İnsan ancak kendi geçimini sağlayabilecek bir güce sahiptir. Başkalarına yardım
edecek bir durumda değildir.
İki karpuz bir
koltuğa sığmaz.
Kimisi, önemi büyük birkaç işi bir arada yapmaya
kalkışır. Bu ise çok zor ve sakıncalıdır. Çünkü gücü ve dikkati dağıtır. Buna
aldırmayanlar çoklukla yapmaya kalkıştıkları işleri sekteye
uğratırlar.
İki ölç, bir biç.
Hangi iş
olursa olsun, bir işe kalkışmadan önce işin ayrıntıları iyice düşünülmeli;
boyutları gözden geçirilmeli; nasıl başlanıp nasıl gelişeceği ve nasıl
sonuçlanacağı, ne alıp ne götüreceği dikkatle hesaplanmalı ve daha sonra işe
başlanmalıdır.
İnsan beşer, kuldur
şaşar.
Hiçbir insan hatasız değildir. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.
Dolayısıyla şaşırıp yanlışlık yapması da kaçınılmazdır. Bu bakımdan dalgınlıkla,
şaşkınlıkla yapılan hatalara hoşgörüyle bakılmalıdır.
İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.
İnsan
doğduğu andan itibaren sosyal bir hayatın içine girer. Dolayısıyla herkes gibi o
da yaşamak için çabalamaya başlar. Ne var ki, yaşadığı hayat şartlarının
zorluğu, insanı doğduğu yerin dışına iter. İnsan da istemeden geçimini temin
ettiği yerde kalır, orayı yurt edinir.
İnsan
göre göre, hayvan süre süre (alışır).
Bir işi öğrenmenin en iyi yolu,
o işi görmekten, denemekten ve defalarca yapmaktan geçer. Bunu sürekli yapan
insanlar hem tecrübe, hem de alışkanlık kazanırlar; dolayısıyla o işi kolayca
yaparlar. Hayvanların bir işe alışmaları ve o işi öğrenmeleri ise, o işi tekrar
tekrar yapmaları ile sağlanır.
İnsan insanın
(adam adamın) şeytanıdır.
Çoklukla görülür ki, kötü ve art niyetli
kimi uygunsuz kişiler, bazı saf ve iyi niyetli kişileri kurdukları tuzaklarla
doğru yoldan saptırıp yanlış yola sürüklerler.
İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
Şurası muhakkak ki, insanın
ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Çoklukla güven de vermez. Hiç umulmadık bir
anda nankörlük edip çıkarı için iyilik gördüğü kimseye bile kötülük
yapabilir.
İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de
odur.
Kişi pek çok özelliğini doğuşuyla birlikte getirir. Bunun yanı
sıra, yedi yaşına kadar da çevresinden etkilenerek kimi davranışlar kazanır ve
bir huy edinir. Edindiği bu huy ihtiyarlasa da kolay kolay
değişmez.
İp inceldiği yerden
kopar.
Bir durum, bir olay ve bir iş en zayıf yerinden, en çürük
noktasından bozulur veya kopar.
İslam`ın şartı beş,
altıncısı insaf demişler.
"Kelime-i şahadet getirmek,
namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek" İslâm dininin beş temel
buyruğudur. Eğer bu beş şarta bir şart daha eklenecek olsaydı, bu mutlaka
"insaflı olmak" olurdu. Çünkü insaf sahibi olmak, Müslümanlar için son derece
önemli bir vasıftır.
İsteyenin bir yüzü kara,
vermeyenin iki yüzü.
Birinden bir şey isteyen biraz utanır ama isteği
yerine getirmeyen daha çok utanması gerekir. Darda kalanın, ihtiyacı olanın, bir
şeyi başkasından istemesinde utanılacak bir yan yoktur.
İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba
takar.
Kişi, nasıl olursa olsun işini ya da sanatını küçük
görmemelidir. Eğer böyle görürse işinin, sanatının gereğini yerine getirip para
kazanamaz. Para kazanamayınca da geçim darlığına düşer. Sonunda ona buna avuç
açar, dilencilik yapmaya başlar.
İş insanın
aynasıdır.
Bir kişi hakkında yargıya varmak, nasıl bir kişi olduğunu
öğrenmek mi istiyorsunuz? O hâlde onun yaptığı işe bakınız. Çünkü yaptığı o iş,
onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu açığa çıkarır.
İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz).
Durağan
durumdan hareketli duruma geçmek ve çalışmak, insandaki hantallığı, isteksizliği
ve uyuşukluğu söküp atar; onu canlı, yetenekli ve verimli kılar. Ruhen ve
bedenen güçlendirdiği gibi, maddî yönden de kazançlı yapar.
İş olacağına varır.
Her işin kendine has bir akışı
ve sonucu vardır. Ne yapılırsa yapılsın, ne tedbir alınırsa alınsın, o iş,
ulaşacağı sonuca ulaşır. Bunu değiştirmek mümkün değildir. Bu bakımdan işin
istediğin biçimde sonuçlanmadı diye kaygılanıp üzülme.
İşten artmaz, dişten artar.
Kazanç ne kadar çok
olursa olsun, tutumlu davranılmazsa para biriktirilemez. Tasarruf, savurganlık
yapmamak, tüketimi kısmakla mümkündür ancak.
İt
derisinden post olmaz.
Ahlâksız, bayağı ve değersiz kimseler bir
göreve veya mevkiye gelip önemi büyük, yüce bir amaç için hizmet
yapamazlar.
İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı
gökten kemik yağardı.
Eğer art niyetli, aşağılık kişilerin istedikleri
yerine gelseydi, onlar mutlu olurken dünya kötülüklerle dolar; iyilere de
barınacak yer bulunamazdı. Şükür ki bunların dilekleri yerine
gelmemektedir.
İt
itin ayağına (kuyruğuna) basmaz.
Hilebaz,
ahlâksız, başkalarına kötülük etmeyi kural hâline getiren insanlar birbirlerini
gayet iyi tanırlar. Bu yüzden birbirlerini anlayışla karşılar, birbirlerine
rahatsızlık verip kötülük etmekten mümkün olduğunca kaçınırlar.
İtle çuvala girilmez.
Bilgisiz, düzenbaz, bayağı,
taşkın kimselerden uzak dur. Onlarla iş yapmak, yakın ilişki kurmak, tartışmaya
girmek, hatta kavga bile etmek sakıncalıdır.
İtle yatan bitle kalkar.
Bk. "Körle yatan şaşı
kalkar."
İt ürür, kervan
yürür.
Gerçekleşmesi doğal olan işlere, durumlara karşı çıkılsa da
engellenemez. Bu bakımdan kötü niyetli kimselerin sözlerine ve davranışlarına
aldırış etmeden, doğru bilinen yolda ilerlemeye devam edilir.
İyi dost kara günde belli olur.
Bk. "Dost kara
günde belli olur."
İyi evlât babayı vezir,
kötüsü rezil eder.
İstenilen ve beğenilen nitelikleri taşıyan, yararlı
olup iyilik sunan evlâtlar baba ve anne için övünç kaynağı; kötülük yapan,
sağlıksız, yararsız ve şerefsiz insanlar da utanç kaynağı olurlar.
İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin
kârı.
İyilik yapan bir kişiye iyilik yapmak kolaydır. Doğal olan bu
tavrı hemen herkes gösterebilir. Önemli olan kötülüğü dokunan birine iyilik
edebilmektir ki, bunu herkes yapamaz. Bunu ancak mert, faziletli ve olgun
kimseler başarabilir.
İyilik eden iyilik
bulur.
Bir karşılık beklemeden yardım yapan, kayıran, yardımcı olan,
yararlı işlerde bulunan kimse, hemen herkes tarafından sevilir. Günü geldiğinde
iyilik görenler, bunun karşılığını ona iyilik yaparak öderler.
İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlik
bilir.
Yaptığın iyiliklerden karşılık bekleme; yaptığın iyilik boşa
çıksa da kıymeti bilinmese de sen iyilik yapmaya devam et. Bunu Yüce Allah
görür. Bu davranışından ötürü seni bu dünyada olmasa bile öbür dünyada mutlaka
ödüllendirir. Hem
de kat kat fazlasıyla.
İyilik (muhabbet) iki baştan.
Gerek iş, gerek
evlilik, gerekse herhangi bir konuda iki kişi arasında kurulacak sağlıklı bir
ilişkide yalnız birinin iyi davranış göstermesi yeterli değildir. Ötekinin de
iyi davranış sergilemesi zorunludur. Tek taraflı iyilik bir yere
kadardır.
İyi olacak hastanın hekim ayağına
gelir.
Eğer Yüce Allah, kötü durumda olan birinin düzelip iyi olmasını
murat etmişse, türlü sebepler yaratarak ona hiç ummadığı yerlerden yardım
gönderir. Onun rahata kavuşmasını sağlar. |